Riya Cumhûriyeti'nde yaşıyoruz

Sanki-İmiş-Gibi Devleti'de diyebilirsiniz. Sanki demokratmışız gibi, sanki hoşgörülüymüşüz gibi...

Yağmur Atsız'ın yazısı:

Riyá Cumhuriyeti 

Büyük Fransız Deneme Yazarı ve Filozofu Roland Barthes (Rolan Bart,1915-1980) der ki ‘Le fascisme, ce n’est pas l’interdiction de dire, c’est l’obligation de dire.’ Faşizm söyleme memnûiyeti değil, söyleme mecbûriyetidir. Yáni faşizmin mümeyyiz vasfı, ayırıcı, tipik özelliği, insanlara (bázı şeyleri) söylemeyi yasaklaması değil, onları (bázı şeyleri) söylemeye mecbur kılmasıdır. Gerçi faşizmde pek çok şeyi söylemenize de cevaz yokdur. Ama asıl fecî tarafı, bázı şeyleri söylemek zorunda bırakılmanızdır. Meselá 1933-45 arası Almanya’da ‘Kahrolsun Hitler!’ diye bağırmak hayátınıza málolurdu. Ama çok zor da olsa dişinizi sıkıp bu cümleyi içinizden yüzlerce kere tekrarlayabilirdiniz. Fakat milyonlarca insana asıl koyan ‘Heil Hitler!’ (Yaşasın Hitler!) diye bağırmak zorunda bırakılmasıydı.

Roland Barthes’ın bu cümlesi onyıllardır zihnime kazılıdır ve ömrüm oldukça da unutamam. Ama birkaç gündür yine ön sıraya geçmesine iki hádise sebebiyet verdi. Biri, ünlü Şarkıcı Bülend Ersoy’un ‘Oğlum olsa, askere alsalar ve şehîd olsa ‘Vatan sağolsun!’ demem.’ meálinde bir söz sarfetmesi üzerine mahkemeye verilmesi. Yáni muhtemelen, muhayyel bir durumda sanal olarak ‘Vatan sağolsun!’ demediği için hapse girecek.

İkincisi ise bir grup öğretmenin, 70 küsur yıldır her sabah okullarda koro hálinde söylenen ‘Öğrenci Andı’nı artık çağdışı buldukları ve kaldırılmasını taleb etdikleri için yine bilmemkaç yıla kadar hapis istemiyle yine mahkemeye verilmiş olması. Hani şu ‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım...’ böbürlenmesi... Dört nesildir milyonlarca yavrumuz ortalama 180 çarpı beş eşitdir 900 kere papağan gibi tekrarladığı için memleketde ilámáşallah ne hırsızlık ne yolsuzluk ne rüşvet ne irtikáb ne irtişá ne ihtilas var ve çalışkanlıkda da Japonlarla Çinlilere ve Almanlara tur üstüne tur bindiriyoruz!!!

İki cezá dávásı, bir Roland Barthes: Faşizm söyleme memnûiyeti değil söyleme mecbûriyetidir!

Bakınız, anlama özürlü yurddaşlarım yine küplere binecek ama biri tutup kendi öyle hissetdiği, düşündüğü için ‘Varlığım Türk Varlığı’na armağan olsun!’ dese buna kimse karışamaz, şahsî görüşüdür. Ama aynı şeyi milyonlarca çocuğa zorla söyletdiniz mi onun adı faşizmdir.

Biz bir ‘Riyá Cumhûriyeti’nde yaşıyoruz. Yáhut bir ‘Sanki-İmiş-Gibi Devleti’ de diyebilirsiniz. Sanki demokratmışız gibi, sanki hoşgörülüymüşüz gibi, sanki aramızdaki Ermeniler/Rumlar/Yahudiler/Süryánîler eşit vatandaşlarmış gibi, sanki muásır medeniyet seviyesi umurumuzdaymış gibi, sanki AB’ye sáhiden katılmak istiyormuşuz gibi...

Kısa süre önce Ermenilerle aramızdaki trajik ihtilafları her iki tarafın da sîneye çekebileceği tarzda çözümlememiz gerekdiği konusundaki bir yazım üzerine bir hanım okuyucumdan nasıl bir mesaj geldi, biliyor musunuz?

‘Siz niye hálá ölmüyorsunuz?’ Üstelik üslûbundan genç bir insan olduğu izlenimi uyanıyordu.

Kendisine uzun süredir bu amaca yönelik çabalarım bulunduğunu ve ergeç başaracağıma inandığımı, ancak kesin tárih veremeyeceğimi belirtdim.

Biz de oturmuş burada yok yeni anayasa, yok hukuk devleti, yok saydamlık diye çalçenelik ediyoruz. Sise bastonla delik açmak...

Star

Sosyal - Medya Haberleri