İstanbul'da pencerem gökyüzüne çok yakın
En yüksek penceresi bu mefluç apartmanın
Demir kapıyı açan ay gibidir evcimik
Ayağımı dondurur çivi gibi seramik
Tavşanları çağırır çığlıklarla yumurcak
Penceremde sesler kar içinde sımsıcak
Soğuk bir kahve yapmış küçük hafız kardeşim
İçime ay ve şehri bir yudumda çekmişim
Takriben zeval gibi süzülüyor karanlık
Penceremden gurbete başlıyor alışkanlık
İstanbul kendi hariç korkmuyor başkasından
Akşamından çekilir perdeler arkasından
Kırılınca ışıklar yağıyor bir katliam
Her ışınım altında ya bir ölüm ya bir gam
Durur mu kanaması yaslı kederli nehrin
Penceremden devirsem ölür mü hüznü şehrin
İğne düşmüyor değil atsam üşür cengaver
Gökten tebessüm yağar iğnelerle beraber
Şimşeklerle çarpışır yılgın kalan damarım
Varlığımdır pencerem yarım yamalak varım
Penceremde bir hayal kendimedir sadece
İçimden dargınları barıştırdım her gece
Gülüşlerin yapmacık ağlayışında sahte
Düş aşkına sahiden düş yakamdan varyete
Güneştendir pencerem gölge adama uzak
Düşlere penceremden intihar etmek yasak