Bismillahirrahmanirrahim
Şimdi, görüyoruz ki, herşey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor. Öyle de, rızık dahi, bütün envâıyla, mânen ve maddeten, hâlen ve kalen şükürle kaimdir, şükürle oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünkü, rızka iştah ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-ı şuurî bir şükürdür ki, bütün hayvânatta bu şükür vardır. Yalnız insan, dalâlet ve küfürle o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke giriyor.
Hem rızık olan nimetlerde gayet güzel, süslü suretler, gayet güzel kokular, gayet güzel tatmaklar şükrün davetçileridir; zîhayatı şevke davet eder ve şevkle bir nevi istihsan ve ihtirama sevk eder, bir şükr-ü mânevî ettirir. Ve zîşuurun nazarını dikkate celb eder, istihsana tergib eder. Nimetleri ihtirama onu teşvik eder; onunla kalen ve fiilen şükre irşad eder ve şükrettirir.
Ve şükür içinde en âli ve tatlı lezzeti ve zevki ona tattırır. Yani, gösterir ki, şu lezzetli rızık ve nimet, kısa ve muvakkat bir lezzet-i zâhiriyesiyle beraber, daimî, hakikî, hadsiz bir lezzeti ve zevki taşıyan iltifat-ı Rahmânîyi şükürle kazandırır. Yani, rahmet hazinelerinin Mâlik-i Kerîminin hadsiz lezzetli olan iltifatını düşündürüp, şu dünyada dahi Cennetin bâki bir zevkini mânen tattırır. İşte rızık, şükür vasıtasıyla o kadar kıymettar ve zengin bir hazine-i câmia olduğu hâlde, şükürsüzlükle nihayet derecede sukut eder. (Mektubat, s. 349)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
RIZIK : Allah\'ın herkese lütûf ve ihsan ettiği nîmetler, yiyecekler.
ENVÂ : Çeşitler, türler, cinsler, nevîler.
KÁLEN : Söylemek sûretiyle; söyleyerek; sözle.
KÁİM : Ayakta duran, kendine yetebilen.
İŞTİYAK : Aşırı istek, ihtiyaç duymak.
ŞÜKR-Ü FITRÎ : Yaratılıştan gelen, fıtrattan olan şükür duygusu.
TELEZZÜZ : Lezzetlenmek, tat ve zevk almak, zevklenmek.
DALÂLET : Hak ve hakîkatten, dinden sapma, ayrılma; azma.
ZÎHAYAT : Hayat sahibi, canlılar.
İSTİHSAN : Beğenme, güzel bulma.
İHTİRAM : Hürmet, saygı gösterme.
ZÎŞUUR : Akıl, şuur sâhibi.
TERGİB : Şevklendirme, ümidlendirme. Rağbet verdirme. İsteklendirme.
MUVAKKAT : Geçici; kısa bir zaman, vakitli, fâni.
LEZZET-İ ZÂHİRİYE : Görünen, bilinen lezzet.
İLTİFÂTAT-I RAHMÂNİYE : Sonsuz merhamet sahibi Allah\'ın iltifatları, iyilikleri.
MÂLİK-İ KERÎM : Bol ihsan ve ikram sahibi olan, herşeyin gerçek sahibi Allah.
HAZÎNE-İ CÂMİA : Geniş, zengin hazîne.
SUKÛT : Değerden düşme, düşüş, alçalış.