Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Ankebut Suresi 16-18. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
16 . İbrâhîm’i de (peygamber olarak gönderdik); hani kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin ve O’ndan sakının! Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
17 . “(Siz) ancak Allah’dan başka birtakım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Şübhesiz ki, Allah’tan başka tapmakta olduklarınız, size bir rızık vermeye mâlik olamazlar; öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın ve O’na kulluk edin, hem O’na şükredin! (Çünki sonunda) ancak O’na döndürüleceksiniz.” (*)
18 . “Hem (beni) yalanlarsanız (bilin ki), doğrusu sizden önceki birtakım ümmetler de (peygamberlerini) yalanlamıştı. Peygambere düşen ise ancak apaçık tebliğdir.”
(*) “İnsanın öldükten sonra Hâlık-ı Rahmân-ı Rahîme rucû‘u (dönmesi) hakkında i‘lânât yapan Kur’ân’ın şu وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ [Ancak O’na döndürüleceksiniz] (...) gibi âyetlerinde büyük bir beşâret (müjde) ve tesellî olduğu gibi ehl-i isyâna da büyük tehdidlere îmâ vardır. Evet bu âyetlerin sarâhatine (açık ma‘nâsına) göre ölüm, zevâl ve firak (ayrılık) ve adem (yokluk) kapısı ve zulümât (karanlıklar) kapısı olmayıp, ancak sultân-ı ezel ve ebedin (ezel ve ebed sultânı olan Allah’ın) huzûruna girmek için bir medhaldir (giriş yeridir). Bu beşâretin işâretiyle kalb adem-i mutlak (yok olmak) korkusundan ve eleminden kurtulur.” (Mesnevî-i Nûriye, Şemme, 203)