Bozulmuş medeniyet, insanlarına romanvarî bir hayatı vaadeder.
Kendini merak ettirir ve bu merakı dayatır. Kendini bilmeden ve kendinden söz ettirmeden, insana, hayattan yoksun olduğunu düşündürtür. İnsana, düşüncesinde mutlaka kendi bilgilerine dayanmasını mecbur kılar.
"Amerika'nın tavukları kaç tanedir" düzeyindeki soruları ile meşgul eder. Mars'ın yüzeyinde uzaylı takibi ile zihinleri eğlendirir.
Aynı şekilde, tarihin örtüsünü kaldırır, ecdadının yatak odasını torununa seyrettirir. (Bir dönem de meleklerin cinsiyetini tartışmışlar, bu nedenle İslam medeniyetine mağlup olmuşlardı. Sözkonusu, atalarının intikamını aynı hastalığı müslüman toplumuna bulaştırmak suretiyle alma gayretleri olarak düşünülmelidir).
Hevesatı esir eder, kendi yıldızlarına bağlar. Dünyayı bile sarı saçlı bir aktris olarak tasvir eder. Kendi güzeline aşık ettirir. Soyut güzeli bilmez ve bildirmez..
*
İmana ilgi azaldığı oranda, insanda romanvarî bilgi artar. İmanını araştırmaya ve dinini bilmeye ayrılacak imkanlar, böylece dağıtılır. Merkez zayıflatılır.
Güya 'hayata dair sorular' sorarken hayatı bozar.
*
Hayatın ilgi basamakları iç içe dairesel dalgalar gibidir... Ruh ilk taştır, ardından hayatın kendisi ; cesed, aile, şehir, medeniyet, yeryüzü, insanlık, uzay, varlık olarak devam eder.
Merkezin cevheri imandır. Her bilginin ruhu ve aslı imanın bilgisidir.
Sonra hayat safhası olan din gelir. Hayatın kendisi olan din ibadetle tamamlanır.
Sonrasında, cesed: mideden geçen, nefsin yaşadığı sarayıdır. Dil kapıcısıdır.
Daireler açıldıkça ve hayat yayıldıkça türevlenir ve yeni bilgilerle eklemlenir. Daireler genişledikçe kapladığı yer artar; ancak vazifeler azalır, ayıklamalar başlar
*
İlginçtir, daireler büyüdükçe merak artar, konuşmalar çoğalır; çünkü tatmin zorlaşır. Elde tutmak imkansızlaşır.
Bütünün parçası olunur, bütün olunamaz.
Muhatap olmak ve bulmak için yarışılır. Kaybetmek kolaylaşır. Risk artar. Gündelik haller çoğalır. Eğrilikler düzleşir. Daireler doğrulaşır. Yollar ölçü olmaktan çıkar, asıl olur. İstatistikler artar.
Bazen olur, ara sıra vazife düşecek, hatta hiç düşmeyecek bir dairenin çukuruna yuva yapar; kedi gibi, kendiyle birlikte evlatlarını da oradan oraya sürükler, nefsini ve ailesini dilenci yapar.
Zaruret olmayan zaruret sınıfına girer, harama mecbur eder.
Gereksiz bilgiler yarıştırıldığından yalan revac bulur. Propaganda ile savaştırılır. Menfaat etrafındaki aşırı dönmeyle içine çekilir, çıkmak istese de çıkamaz.
Romanvari hayat, yaşamak için kendinden bahsettirmek zorundadır. Bu yüzden dikkatleri üzerinde sürekli tutmalıdır.
Bunun için zıtları kullanır. İyi kötü, güzel çirkin, az çok, güçlü zayıf gibi kavramlarını pornografik bir dille anlatır.
Kaçmaz ve kaçı(nı)lmasına müsaade etmez.
Romanvarî hayatı veren bozulmuş medeniyet, böylelikle, insanları dairelerinden (sığınaklarından) alıp meydana çıkarmıştır.
Kadın ve çocukları baştan çıkarmıştır. Erkekleri kendilerine köle etmiştir. Kalelerini yıkmıştır. Teşhiri, görünme biçimi olarak kullanmış; tacizi, bir üslup olarak üretmiştir.
*
Romanvarî hayatı vaad eden bozulmuş medeniyete karşı çözüm, Bediüzzaman'ın (hayatı pahasına) ortaya koyduğu şekliyle, 'Settarlığına sığınmak' demek olan 'tesettür'dür.