Bazı insanların dışı ütülü ve temiz olduğu gibi, içi de temizdir, ütülüdür. İki şıklık arasındadır ruhu. İçi cilalıdır, dışı cilalıdır. Ruhunda şıklık mevcut olanlar, bulunduğu yere huzur verirler, ışık verirler; hiç kelam bile yapmasalar, varlıkları çok şey anlatır. İçinde mıntıka temizliği yapmış, duygularını kirden arındırıp pırıl, pırıl yapmış olanlar, her seferinde ruhumuzda bir tat, bir hayranlık bırakırlar. Gıybet onların içine yerleşmez, nefret temel kuramaz. Tenkit, kusur arama bünyelerinde dikiş tutmaz. Onlar, her an, içlerini vicdan denetimine tabi tutup, Allah’ın hoşnut kalmasına gayret ederler.
Ruhu şık insanlar, tevazularıyla, samimi Kur’an talebelikleriyle, bizlere asıl şıklığın ne olduğuna canlı birer misaldirler. Daha çok tövbe, daha çok Allah korkusu, daha çok iman hakikatlerine sarılmak, anlamaya çalışıp, hayatta uygulamak, öyle bir şıklık oluyor ki. Bu samimi gayret ve fiili dua başka insanlarında ruh şıklığına ilham verip, ışık tutuyor. Ruh şıklığı, arayışta olanlara, uzanan samimi ve güven veren bir el oluyor.
İnsan, dış görüntüsünün temiz olmasına, kıyafetine özen gösterdiği gibi, davranışlarına iç âleminin temizliği ve şık olması içinde, daha fazla ehemmiyet vermeli. Gardırobunun dolu olmasına verdiği önemi, aklının dolu olmasına da gösterilmezse, hem kendisi, hem şu kısacık hayatı, kirlenmiş olarak buradan göçüp gidecek. İçerinin dağınıklığına, kirine sadece model arabalar, markaların hâkimiyetinde ki bir hayat, hiç mi hiç temizlik düzen katmayacaktır.
Sadece bedenin temizliğine ve her şeydeki lükse sarf edilen bir ömür ve gayret, gönül dünyasının farkında olmadan kirlenmesini sağlıyor. Kendini kirletmekle beraber, kendisini örnek alanları da kirletiyor. Hem de öyle bir aşkla maddi, manevi kirleniyor ki, kendi kirinin içinde boğuluyor. Şimşek suretinde geçen bir ömür, arkada bırakılan örnek olduğu ve kirlettiği insanlar. Aynı aşk, aynı ilgi, içerisinin şık olmasına verilse manzara insanlar çoğalacak. Evet, her ruhu şık insan, güzel bir manzaradır. Bizlere samimiyetle beraber, çok şeyleri hatırlatırlar…
En pahalı kıyafeti giyiyor, bir giydiğini ikinci kez giymiyor. Midesine ve sefahatine uşak oluyor. Ama ruhunun, kalbinin temizliğine emek vermiyor. Vitrinlere, yeni kreasyonlara bir tutku ile bakıyor. Her yeni çıkana sahip olma tutkusunu delice yaşıyor. Onun ruhu, duyguları ve kalbi, özendiği kıyafetinden, sahip olduğu maddi değerlerden daha değersiz. Kıyafet, sefahat uşağı olup, değerler üzerinde tepiniyor. Ruhun şıklılığı, vicdanın gösterişi nedir ki? Marka sahibi olmak, fiziksel görüntünün şatafatı her şeyin üstünde. Oysa insanı toplumu huzura kavuşturacak tek şey vardır: “Marka ruh, marka kalp ve marka vicdanlar.” Hayat marka ruhlularla güzelleşir, marka vicdanlarla yaşanır hale gelir. Nerde gürültü var, namlulardan ölüm fışkırıyorsa, orada hükümran olan kirli ruhlardır. Peygamberimizden günümüze İslam, ruhu şık insanların omuzlarından bugünlere taşınmıştır. Saadet asrı insanlarının marka oluşu günümüzü bile aydınlatıyor. Peygamber sevgisi, Allaha sadık kul olma telaşı, marka ruhların oluşmasına ve asırlarca insanlığa Allah için, ışık tutmalarına sebep olmuş. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in manevi şıklığı etrafını aydınlatmış, o aydınlık etrafında insanlar, pervane olarak marka gönüller haline gelmişler… İnsan hem ruhen hem bedenen şık olmalı.
Elbette insan temiz olmalı, hoş görünmeli. Bütün gayesi sadece dış görüntüsü olursa, ruhu kirlenir, içi çürümeye başlar. Tek bir cübbesi bulunan Hz. Ömer, Cuma günü cübbesini yıkayıp, güneşin altında kurumasını beklerken, sırtının yanması ile güneşe sert bakışla bakar ve güneşin ışığını toplamasına; Hz. Peygambere Cebrail’in gelmesine vesile olur. “ Eğer merhamet ve tebessümle güneşe bakmazsa, kıyamete kadar ışığını salmayacaktır. “ Ruh, duygular marka olunca bakışlar güneşi etkiler. Evet, Hz. Ömer’in ruhundaki şıklık, güneşi karartmıştır.
İçeriye ehemmiyet vermeyip, sadece görüntü ve şekil köleliği, insan içini karanlıklarda bırakır. Akla hakikat jölesi sürüp, duygulara ütü vurmalı. Beş vakit namazla ruhu temizletip, ağza tövbe parfümü sıkmalı. Bilmem kaç silindirli motorla, akla kâinat tefekkürü ettirmeli.
Allah, ruhumuzu aklımızı ve duygularımızı şık etsin. İman hakikatleri kreasyonun dan, yeni hakikatler çıkarma ve sahibi olmayı, yaşamayı nasip etsin. İnşallah.