Bismillahirrahmanirrahim
Hakikat ve hikmet ister ki, zemin gibi semâvâtın da kendine münasip sekeneleri bulunsun. Lisan-ı şer’îde, o ecnâs-ı muhtelifeye “melâike ve ruhaniyat” tesmiye edilir.
Evet, hakikat öyle iktiza eder. Zira, zemin, küçüklüğü ve hakaretiyle beraber, zîhayat ve zîşuur mahlûklardan doldurulması ve ara sıra boşaltılıp yeniden zîşuurlarla şenlendirilmesi işaret eder, belki tasrih eder ki, şu muhteşem burçlar sahibi müzeyyen kasırlar hükmünde olan semâvât dahi zîşuur ve zevi’l-idrak mahlûklarla doludur.
Onlar dahi, ins ve cin gibi, şu âlem sarayının seyircileri ve şu kâinat kitabının mütalâacıları ve şu saltanat-ı Rububiyetin dellâllarıdırlar. Çünkü, kâinatı had ve hesaba gelmeyen tezyinat ve mehâsin ve nukuş ile süslendirip tezyin etmesi, bilbedâhe, mütefekkir istihsan edici ve mütehayyir takdir edicilerin enzârını ister.
Evet, hüsün elbette bir âşık ister. Taam ise aç olana verilir. Halbuki, ins ve cin, şu nihayetsiz vazifeye, şu haşmetli nezarete ve şu vüs’atli ubûdiyete karşı milyondan birisini ancak yapabilir. Demek bu nihayetsiz ve mütenevvi vezaife ve ibâdâta, nihayetsiz melâike envâı ve ruhaniyat ecnâsı lâzımdır.
Bazı rivâyâtın işârâtıyla ve intizam-ı âlemin hikmetiyle denilebilir ki, bir kısım ecsâm-ı seyyare, seyyarattan tut, ta katarâta kadar, bir kısım melâikenin merâkibidirler. 1 Onlar bunlara izn-i İlâhî ile binerler, âlem-i şehadeti seyredip gezerler.
Hem denilebilir ki, bir kısım ecsâm-ı hayvaniye, hadiste “tuyûrun hudrun“ 2 tesmiye edilen Cennet kuşlarından tut, ta sineklere kadar, bir cins ervâhın tayyareleridirler. Onlar, bunların içine emr-i Hak ile girerler, âlem-i cismâniyâtı seyran edip o cesetlerdeki hasselerin pencereleriyle cismânî mucizât-ı fıtratı temâşâ ederler.
Elbette, kesafetli topraktan ve küdûretli sudan mütemadiyen letafetli hayatı ve nuraniyetli zevi’l-idraki halk eden Hâlıkın, elbette ruha ve hayata münasip şu nur denizinden ve hattâ zulmet bahrinden bir kısım zîşuur mahlûkları vardır. Hem çok kesretli olarak vardır. Melâike ve ruhaniyatın vücutlarına dair Nokta namında bir risalemde ve Yirmi Dokuzuncu Sözde iki kere iki dört eder derecesinde bir kat’iyetle ispat edilmiştir. Eğer istersen ona müracaat et. (Sözler 15. söz)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
Alâkadar : İlgili
Âlem-i Cismâniyât : Cismânî Varlıkların Bulunduğu Âlem, Varlıklar Dünyası
Âlem-i Şehadet : Görünen Âlem
Bahr : Deniz
Cismânî : Maddî Vücutla Alakalı
Ecnâs : Cinsler, Türler
Ecsâm-ı Hayvaniye : Hayvan Cisimleri, Bedenleri
Ecsâm-ı Seyyare : Gezici Cisimler
Emr-i Hak : Allah’ın Emri
Envâ : Çeşitler, Türler
Ervâh : Ruhlar
Hâlık : Yaratıcı, Herşeyi Yaratan Allah
Hasse : Duyu
Haşmetli : İhtişamlı, Görkemli
Hikmet : Herşeyin Belirli Gayelere Yönelik Olarak, Mânâlı, Faydalı Ve Tam Yerli Yerinde Yaratılması
Hüsün : Güzellik
İbâdât : İbadetler
İntizam-ı Âlem : Kâinatta Var Olan Düzen
İrtibat : Bağ, İlişki
İzn-i İlâhî : Allah’ın İzni
Katarât : Damlalar
Kesafetli : Yoğun, Katı
Kesretli : Çok Sayıda
Küdûretli : Bulanık
Letafetli : Hoş, Güzel
Mahlûk : Yaratık
Merâkib : Binekler
Mu’cizât-ı Fıtrat : Yaratılış Mu’cizesi
Mütenevvi : Çeşitli
Nam : Ad
Nezaret : Gözetim
Nihayetsiz : Sonsuz
Nokta Risalesi : Mesnevî-İ Nûriye’de Yer Almaktadır.
Nuraniyetli : Aydınlık, Parlak
Risale : Küçük Çaplı Kitap
Rivâyât : Rivâyetler, Peygamberimizden Duyulan Şeylerin Nakledilmesi
Ruhaniyat : Ruhanî Varlıklar
Seyran Etmek : Seyretmek, Gezmek
Seyyarat : Gezegenler
Temâşâ Etmek : Seyretmek, Hoşlanarak Bakmak
Tesmiye Edilen : İsimlendirilen
Tuyûrun Hudrun : Yeşil Renkli Kuşlar
Vezaif : Vazifeler, Görevler
Vücut : Varlık
Vüs’atli : Geniş
Zevi’l-İdrak : İdrak Sahipleri, Düşünebilen Varlıklar
Zîşuur : Şuur Sahibi, Bilinçli
Zulmet : Koyu Karanlık