“Ruhu nadasa bırakmak” sözünü “Türkü Baba” namıyla bilinen dost Fatih Kısaparmak’tan duydum.
Geçenlerde telefonla selam sabah alıp vermiştik. “Neler yapıyorsun” diye sormuştum. “Ruhumu nadasa bıraktım” demişti.
“Ne demek” diye sorduğumda da şunları söylemişti:
“Kendisini içinde yaşadığı topluma ait hisseden sanatçı, o toplumun sosyal hayatını detaylarıyla bilmek zorundadır.
Halkının örf, adet, gelenek ve görenekleriyle barışık olmayan kişiden sanatçı olmaz. Olursa da saman alevi gibi parlar ve söner.
Şimdilerde ruhumu dinlendiriyorum. Bıyıklarımı kestim, şapkamı başıma geçirdim, bir de akbil aldım; otobüsle, tramvayla, metro ve dolmuşla İstanbul’u geziyor ve sokaklarda gözlem yapıyorum.
İhtiyarıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle, zenginiyle, fakiriyle, insanlarla oturup konuşuyor ve kişilerin yüreklerindeki temiz alanda seyrü sefer eyliyorum.
Böylece ruhumu dinlendiriyor ve kendimi de dinç tutuyorum. İnsanların özlerine inmek için; kimliğini, kişiliğini sorgulamadan iletişim kuruyorum.
Bu da kişilerin çok hoşuna gidiyor ve toplumun her kesiminden ülkemize ve insanımıza dair büyük güzellikler yakalıyorum.”
¥
Sanatında eskimeyen Türkü Baba Fatih Kısaparmak, hakikaten şöhret bencilliğini ve şeytanı nefsinden kovmuş; şöhretiyle değil, mütevazı kişiliğiyle yaşamayı yeğleyen birisi.
Herkes bilir ki, şöhret afettir. Afet olmasının sebebi ise fıtrat gereği temiz olan ruhun kirlenmesidir. Kısaparmak, şöhretini temiz ruhunun altında tutmakta çok maharetli.
Bencillik ruhun azılı düşmanıdır. O sebeple ruhun nadasa bırakılması, kişinin doğru eksende hareket etmesini ve etrafında neler olup bittiğini görmesi bakımından önemlidir.
Ruhumuz; Yüce Yaratıcı tarafından bize sunulan ve maddi olarak hiçbir değerle ölçülemeyecek sınırsız bir ikramdır.
Bu ikramı kötü kullanan insanlar, fıtrata müdahale ettikleri için kendilerine ve çevrelerine zarar veren varlıklar olmaktan öte gidemezler.
Memleketimizdeki kargaşa ve kaosların sebebi de işte bu insanların kirlettikleri ruhlarıyla, dünyaya abanmalarının bir neticesidir.
Bu sebeple; dünyada misafir olduğumuzu, bize misafir olarak kalma süremizi veren, bu devrede yaşamamız için türlü imkânlar sunan gücü tanımalı ve bilmeliyiz.
Ancak bu gerçeğin farkında olan insanlar, önce kendilerine, sonra da başkalarına saygı duyabilir, sevebilir, paylaşabilir, dayanışma içerisine girebilirler.
¥
Bir imtihan salonu olan bu dünyada kimsenin kalamayıp, göçtüğüne göre, demek ki imtihan sonuçlarının açıklanacağı bir yer vardır.
Oraya varıldığında bu dünyada yapıp ettiklerimiz, elifi elifine önümüze dökülecektir. Geriye dönüş yok. Mazeret yok. “Bütün hatalarımı düzelteyim” deme şansımız hiç yok.
Ayrıca “Haydi bakalım konuş” da denilmeyecektir. Allah’ın bir emanet olarak verdiği beş duyu organımız, yaşadıklarını bir bir anlatacaktır.
Allah bana ve isteyip dileyen herkese, ruhumuzu temiz tutma gücü versin. Ruhu kirlenmemiş insanlardan olmak umuduyla.
Yeni Akit