Bismillahirrahmanirrahim
Sual: Pekâlâ, kabul ettik ki hürriyet iyidir, güzeldir. Fakat şu Rum ve Ermenilerin hürriyeti çirkin görünüyor, bizi düşündürür. Reyin nedir?
Cevap:
Evvelâ: Onların hürriyeti, onlara zulmetmemek ve rahat bırakmaktır. Bu ise, şer’îdir. Bundan fazlası, sizin fenalığınıza, divaneliğinize karşı bir tecavüzleridir, cehaletinizden bir istifadeleridir.
Sâniyen: Farz ediniz ki, hürriyetleri bildiğiniz gibi size fena olsun. Lâkin, yine biz ehl-i İslâm zararlı değiliz. Çünkü, içimizdeki Ermeniler üç milyon olmadığı gibi, gayr-ı müslimler dahi on milyon yoktur. Hâlbuki bizim milletimiz ve ebedî kardeşlerimiz üç yüz milyondan ziyade iken, bunlar üç müthiş kayd-ı istibdat ile mukayyed olup, ecnebilerin istibdad-ı mânevîlerinin taht-ı esaretlerinde ezilirler.
İşte hürriyetimizin bir şubesi olan gayr-ı müslimlerin hürriyeti, bizim umum milletimizin hürriyetinin rüşvetidir. Ve o müthiş istibdad-ı mânevînin dâfiidir. Ve o kayıtların anahtarıdır. Ve ecnebîlerin, bizim dûşümüze çöktürdükleri müthiş istibdad-ı mânevînin râfiidir. Evet, Osmanlıların hürriyeti, koca Asya tali’inin keşşafıdır; İslâmiyetin bahtının miftahıdır; ittihad-ı İslâm sûrunun temelidir. (Münâzarat)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
alâmet : işaret, belirti
âlem-i İslâmiyet : İslâm âlemi
baht : kader, kısmet
bülend : yüksek, yüce
dafi’ : def eden, savuşturan, engeli ortadan kaldıran
divanelik : delilik, akıldan uzak olma
dûş : omuz
ebedî : sonu olmayan sonsuz
ecnebi : yabancı, Müslüman olmayan
ehl-i İslâm : İslâma tâbi olan, Müslümanlar
farzetme : var sayma
fenalık : kötülük, çirkinlik
gayr-ı Müslim : Müslüman olmayan
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hürriyet : serbestlik, özgürlük
istibdad-ı mânevî : mânevî baskı ve despotluk
istihkak : lâyık olma, hak etme
ittihad-ı İslâm : İslâm birliği
kamet-i istidad : yetenek seviyesi, endamı
kayd etme : bağlama, kelepçeleme
kayd-ı istibdat : baskı ve despotluk bağı, kelepçesi
kayıt : bağ, pranga, kelepçe
keşşaf : karanlıkları aydınlatan, gizli şeyleri ortaya çıkaran
mertebe : derece, mevki, makam
mertebe-i haysiyet : saygınlık, itibar ve şeref derecesi
miftah : açan, anahtar
mukayyed : kayıt altına alınmış olan, bağlı, prangalı, kelepçeli
nâs : insanlar
râfi’ : kaldıran, yok eden
rey : görüş, düşünce
sabiyy-i müteşeyyih : kendini şeyh gibi gösteren çocuk; şeyhlik taslayan çocuk
sâniyen : ikinci olarak
sûr : kale duvarı
şer’î : Allah tarafından bildirilen İlâhî yasalara uygun, İslâmın kabul ettiği şey
tahakküm : zorla hükmetme, hâkimiyet kurma
taht-ı esaret : esaret altında olma
tali’ : baht, kısmet
tekavvüs etme : yay gibi eğilip bükülme
tekebbür : kibirlenme, böbürlenme, büyüklenme
temâşâ etme : hayranlıkla seyretme
tetavül ve tekebbür etme : kendini uzun ve büyük gösterme
tevazu : alçak gönüllülük
umum : bütün
ziyade : fazla