Risale Haber-Haber Merkezi
Rusya Müslümanları Dini İdaresi tarafından Moskova'daki bir fuar alanında, Hazreti Muhammed'in (asm) hayatı ve İslam diniyle ilgili gece tertip edildi.
Gecede, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in (asm) saç teli ziyarete açıldı. Etkinliğe katılanlar, Moskova Merkez Camisinden getirilen ve cam vitrinde güllerin arasında muhafaza edilen saç telini görmek için kuyruk oluşturdu.
Etkinlikte ayrıca, Hazreti Muhammed'in (asm) Hadi-is Şeriflerinin yazdığı tablo sergisi de açıldı. Kurulan standlarda çeşitli dini kitap ve eşya da satışa sunuldu.
Organizasyonla ilgili basın mensuplarına açıklama yapan Moskova Müftüsü İldar Alyautdinov, "Etkinlikle İslam'ı insanlara anlatmayı ve Peygamberimiz Hz Muhammed'i (asm) tanıtmayı hedefliyoruz. Programa bu sene, Rusya Müslümanlarının yanı sıra, Ruslar da büyük ilgi gösterdi" dedi.
RİSALE-İ NUR: SAKAL-I ŞERİF, LİHYE-İ SAADET SALAVATA VESİLEDİR
Bugün Refet Beyin bir mektubunu aldım. Lihye-i Şerife hakkındaki suali münasebetiyle diyorum ki:
Hadisçe sabittir ki, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın lihye-i saadetinden düşen saçların taneleri mahduttur. Otuz kırk tane veya elli altmış tane gibi az bir miktarda iken, binler yerde Lihye-i Saadetin saçları bulunması, beni bir zaman çok düşündürdü. O vakit hatırıma gelmiş ki, Lihye-i Saadet, yalnız Lihye-i Şerifin saçlarından ibaret değil. Belki re's-i mübarekinin tıraş oldukça hiçbir şeyini kaybetmeyen Sahabeler, o nurlu ve mübarek ve daimî yaşayacak saçları muhafaza etmişler. Onlar, binlerdir; şimdiki mevcuda müsâvi gelebilirler.
Birden hatıra geldi ki, o saçların ziyareti vesiledir. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma karşı salâvat getirmeye sebep ve bir hürmet ve muhabbete medardır. Vesilelik ciheti o şeyin zâtına bakmaz, vesilelik cihetine bakar. Onun için, eğer bir saç hakikî olarak Lihye-i Saadetten olmazsa, madem zâhir hale göre öyle telâkki edilmiş ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe ve salâvata vesile oluyor; katî senetle o saçın zâtını teşhis ve tayin lâzım değildir. Yalnız, aksine katî delil olmasın, yeter. Çünkü telâkkiyât-ı âmme ve kabul-ü ümmet, bir nevi hüccet hükmüne geçer.
Bazı ehl-i takvâ, böyle işlerde, ya takvâ veya ihtiyat veya azîmet noktasında ilişseler de, hususî ilişirler. Bid'a da deseler, bid'a-i hasene nevinde dahildir. Çünkü vesile-i salâvattır.
Refet Bey mektubunda diyor: "Bu mesele ihvanlar beyninde medar-ı münakaşa olmuş." Kardeşlerime tavsiye ediyorum ki, inşikaka ve iftiraka sebebiyet veren münakaşa etmesinler. Yalnız müdavele-i efkâr suretinde, nizâsız mübahaseye alışsınlar. (Lem’alar, On Altıncı Lem’a, Hâtime, s. 272)