Sibirya üzerinden Japonya’ya gidiyorduk.
Uçağımız Alaska’dan havalandığında henüz akşam olmamıştı.
Batar batmaz akşam namazını kılmak için, cam kenarından Güneşi takip ediyordum.
Bir saatten fazla zaman geçtiği halde Güneşin kızıllığı kaybolmadan, Güneş yeniden doğmaya başladı. Ömrümde ilk defa, bu ilginç olay nedeniyle, bir buçuk saat içinde tam üç vakit namazım birden kazaya kalmıştı ve buna çok üzülmüştüm... (Akşam, yatsı ve sabah.)
Evet; iki bölüm halinde takdim edeceğim bu makalelerdeki ilginç olayların yanında, Sibirya üzerindeki böyle bir Güneş doğması olayı bile, çok-çok basit kalacak.
• Sibirya’da, kısa bir zaman içinde gelişen o müthiş ve mûcizevî olayları okudukça, hayretler içinde kalacaksınız…
*******
Geçen yıllarda ve son aylarda Rusya’dan, özellikle İslam’a karşı çok katı bir tutum sergileyen Özbekistan’dan, “Risale-i Nur yasaklandı”, “Birkaç Nur Talebesi tutuklandı” gibi haberler geliyordu. Bunlara mutlaka çok üzüldünüz. Fakat aşağıda okuyacağınız gerçek haberler ile yüreklerinize sular serpilecek ve çok sevineceksiniz.
• Hani, “..güzel tohumların üzeri toprak ile örtüldükten sonra, bir de şiddetli kar yağarsa, o sene o bölgede mahsûl çok bereketli olur” derler yâ.
Meğer; ziraatta böyle olduğu gibi, İslâmî hakikatlerde de böyle oluyormuş.
İslâm’ın doğuşu sırasındaki sıkıntıları ve sonrasındaki ASR-I SAADETİ hatırlayınız.
1950 Öncesi ceberut bir baskı ve tek parti dönemindeki ezanın susturulmasına, İslâm âlimlerinin idam edilmesine, camilerin kapatılarak depo, ahır, gazino vs. yapılmasına kadar çektirilen acıları, sıkıntıları, akan gözyaşlarını ve de sonrasını düşününüz.
• 1983 Öncesindeki 163. madde cenderesiyle, derin devlet (E.T.Ö.) marifetiyle muhafazakâr insanlara (özellikle Nur talebelerine) yapılan baskıları ve sonrasını tahlil ediniz.
Bu baskıların, her zaman çok münbit ve verimli zeminler olduğunu göreceksiniz.
*******
Bu girizgâhtan sonra, esas konumuza geçelim:
Birkaç hafta önce Rusya’dan gelen, Özbekistan Buhara doğumlu olup, 15 yıldan beri Sibirya’nın Novosibirsk şehrinde yaşayan Sn. M. K. A.’un, İstanbul İlim ve Kültür Vakfının iftar yemeğinden sonraki konferansını dinledim.
Çok önemli bilgiler vereceğini söyleyince, kameramı açarak o konuşmasını kaydettim.
İnanınız ki, hayretler içinde kalacağınız müthiş ve inanması zor gelişmeler var Rusya’da.
“Bu gelişmeleri CD’den tekrar tekrar izleyerek, sevdiklerimle paylaşmak, boynumun borcudur” düşüncesiyle, sizlere arz ediyorum.
• Sn. M. K. A.: “Sizlere, soğuk yerlerden sıcak selâmlar getirdim” diyerek sözlerine başladı. Rusya’da İslâm, Kur’ân ve Risale-i Nur hizmetlerinin mûcizevî bir şekilde, çok hızlı ve fevkalâde inkişâf ettiğini söyledi.
Öncelikle, bu hizmetlerin temelinin, asrın başlarında Bediüzzaman Hazretleri Tarafından bizzat atıldığını ve üstadın orada kaldığı 2,5 yıl içinde ‘Rusların da İslâm ile şereflenmesi için’ dualar ettiğini ifade etti.
• M. K. A.’un o ilginç cümlelerinden bazılarını aynen takdim ediyorum:
“..Evet, Rusya’da bu tür hizmetler her sahada inkişaf etmektedir. Risale-i Nur’ların Rusçaya tercüme edilerek neşredilmesi, talebe, memur ve esnaf dershane hizmetleri, akademik hizmetler, radyo ve televizyon programları, okullarda özellikle üniversitelerde, askeri okullarda ve askeri birliklerde de devam ediyor, elhamdülillâh…
Orta Asya’dan, Kafkasya’dan v.d. milletlerden gelenler şöyle söylüyorlar: ‘Sovyet döneminde Ruslar bizim devletlerimize geldi, Rus dilini bize öğretti, bizi kendine esir etti, KUL ve köle etti. Biz de Ruslara şimdi İslâm’ı öğretiyoruz. Onları kedimize değil, tüm Kâinatın yaratıcısı olan Allaha KUL ederek, o kötülüklerine iyilikle mukabele ediyoruz.’”
***
“Ruslar, okumayı çok seven bir millet. Bu nedenle Risale-i Nurlar da, akla, mantığa ve de fıtrata çok uyumlu olduğu için, Rusya’da çok hızlı yayılıyor.
Rusya’da farklı milletler (meselâ Azeriler, Tacikler, Tatarlar vs.) farklı dillerde dersler yapıyorlar. Bir Tacik dersinin sonunda, bir Tacik müftüsü şöyle söyledi: ‘Bu Said Nursi kimdir? Eğer o hayatta ise ben onun talebesi olmak istiyorum.” Memleketine döndüğünde ise binlerce talebesine şu tavsiyede bulunuyor. “Nerede Risale-i Nur dersleri varsa, hepinize tavsiye ediyorum ki, mutlaka bu derslere iştirak ediniz’…”
***
“..Hiç unutmuyorum, 8-10 sene önceydi. Bizim evimizin karşısında bir cami var, bu camiye bir Rus Avukat gelmiş. Oradaki yaşlı Müslümanlara ‘İslam’ı öğrenmek istediğini’ söylemiş. O yaşlı amcalar ona, ‘bizler komünizm nedeniyle bir fetret döneminden geçtik, birçok şeyi unuttuk. Fakat şu karşı binada Nur Talebeleri var, onlardan çok doğru ve mükemmel bir şekilde İslâm’ı öğrenebilirsin’ denilmiş.
O Rus avukat bize geldi bunları söyledi. Ders ve sohbetlerimize katılmaya başladı. Hiç aksatmadan 8-10 seneden beri devam ediyor. Tam bir Nur Talebesi oldu…
O ilk görüşmeden 6 ay sonra, o avukatın hanımı da Müslüman oldu. Birkaç sene içinde anne ve babası da Müslüman oldu ve o yıl babası hacca gitti. Buna benzer şekilde, birçok aile topluca Müslüman oldular. Bahtiyarlar arasına ve hizmet kervanına katıldılar…
Önceleri bu aileler ‘..kimi dövelim, nereyi soyalım, nereyi tahrip edelim derken, şimdi ise nerede bir İslâmi hizmet var oraya gidelim, kimlere yardım edelim’ diyorlar…”
***
“Çok ilginçtir, Sibirya bölgesi Enerji Bakanı yardımcısının oğlu da, bu derslere katılmaya başladı. Rusya’da genelde ailelerde tek evlat vardır. Bu da tek evlat olduğu için, babası ve annesi ‘..eyvah, tek evladımızı barbar Müslümanlara kaptırdık’ diye tedirgin olmuşlar. Tam tepki gösterip tedbir almayı planlarken, evlatlarındaki çok ciddi değişimi fark etmişler. Artık içki içmiyor, serserilik yapmıyor, çok sakin ve efendi bir hale gelmiş, ana-babaya itaat ediyor. Bu aile bizimle tanışıp bunları itiraf ederek, ‘..önceleri biz evlâdımızı kaybettiğimizi zannetmiştik ki, şimdi ona gerçekten kavuştuğumuzu anladık. Evladımız şimdi hem bize, hem vatanına, hem de milletine sahip çıkıyor. Sizlere teşekkürler ederiz.’ dediler…”
***
“..Evet kardeşlerim, şimdi söylediklerime belki inanmakta zorlanacaksınız. Bizim bölgemizde Ruslar ikişer-üçer ay süreli ve topluca Risale okuma kampanyası yapıyorlar. Ve de inanınız ki önce Türkçe kitaplarımızı okuyorlar. Ben onlara soruyorum. ‘Yahu siz Türkçe bilmiyorsunuz. Niçin kendinizi böyle zorluyorsunuz? Rusçasını okusanız ya’ dediğimde bana, ‘..biz duyduk ki, bu eserler Kur’ânın bir nevî tefsiri olduğu için, bu haliyle okunması da bir nevî ibadetmiş. Hem de Türkçemizi geliştiriyoruz’…”
***
(Makale boyutunu aşarak sabrınızı zorlamamak için, bu güzelliklerin devamını II. Bölümde sunacağım. II. Bölümdeki olaylarla, benliğinizde ve iç âleminizde fırtınaların koptuğunu hissedeceksiniz. Bekleyiniz.)
Moral Haber