D)Sahabelerin Temsilcisi Olan Şahsiyetiyle İlgili Görülen Rüyalar
Hz. Peygamber’in (ASM), talebesi ve müridleri konumundaki sahabelerin sembolü olan diğer bir kişiliği var. Bu yöne dair örnek rüyaya geçmeden önce Kur’an’da bu şahsiyetin temellerini göstermek istiyorum.
Kur’an Fetih suresi 1-2. âyetlerinde der ki: “Sana apaçık bir fetih ihsan ettik. Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir.”
Bu âyet doğrudan doğruya Hz. Peygamber’in (ASM) zâtî şahsiyeti hakkında olamaz. Çünkü günah, bir kişinin hiçbir baskı, mecburiyet ve benzeri etki altında olmadan şahsî iradesiyle kasdî olarak yaptığı bir fiil neticesinde ortaya çıkan suçtur. Oysa hiçbir peygamber bile bile bir yanlışı işlememiştir. Peygamberlerin bu özelliğini, İslam kelam âlimleri, “ismet” olarak isimlendirirler. Ayrıca âyet diyor ki “Bu fetih sayesinde Allah seni doğru yola eriştirir.” Oysa Yâsin suresi 4. âyet “Sen sırat-ı müstakim üzerindesin” diyor. Ayrıca burada bahsedilen fetih, Mekke fethidir ve Hz. Peygamber (ASM) Mekke’yi tek başına değil sahabeleri ile fethetmiştir. Bu 3 yönden âyete bakılınca, sahabelerin kumandanı, onların hocası ve mürşidi olan Hz. Peygamber’in (ASM) “Sahabelerin temsilcisi” manasındaki şahsiyeti akla net olarak görünür.
Evet sahabelerin geçmişte kasden işledikleri günahları var olduğu gibi gelecekte de kesinlikle işleyecekleri günahları olacak diye bu âyet bildiriyor. Fakat âyete göre Mekke fethi, Allah katında o kadar kıymetli bir fiil ve icraat olarak görülüyor ki, sahabelerin bütün geçmişlerine ve gelecek zamanda işleyeceklerine keffâret ve bağışlanma sebebi kabul ediliyor. Fakat buradaki sahabeler, bütün sahabeler değil, sadece Hudeybiye seferine katılanlardır. Çünkü Hz. Peygamber (ASM) Hudeybiye seferine katılanlardan bahseden bir hadisinde der ki: “Ağaç altında gerçekten bîat edenlerden hiç biri cehenneme girmeyecektir.”[1] Bu âyet gösteriyor ki, aynı kişiliğin vakalara göre farklı temsil seviyeleri de var…
Örnek Rüya: Allah’ın elçisi hemen her gün olduğu gibi bir gün ashabına sorar:
-“Rüya gören var mı?” Ashabın biri:
-“Ben gördüm ey Allah’ın resulü” dedi ve anlatmaya başladı.
-“Gökten bir terazi iniyordu. Sen ve Ebu Bekir tartıldınız; Sen, ondan ağır geldin. Sonra Ebu Bekir ile Ömer tartıldı; Ebu Bekir ağır geldi. Sonra Ömer ile Osman tartıldı; Ömer ağır geldi. Sonra terazinin kaldırıldığını gördüm ve bir daha da dönmedi.”[2]
Bu rüyayı dinleyen ve rüyadaki mesajı alan Hz. Peygamber (ASM) üzüntüye gark olur. Çünkü rüya ileride meydana gelecek fitnelere işaret ediyor.
Bu rüya Hz. Peygamber’in (ASM) zâtî şahsiyeti ile ilgili olamaz. Çünkü peygamber olmayan hiçbir kişi istediği kadar maneviyatta yükselsin Allah katında onun değeri daima en küçük peygamberden daha düşük ve hafiftir. Nerede kaldı ki peygamberlerin en büyüğü olan Hz. Muhammed Mustafa (ASM) ile tartılabilsin.
Bu rüyadaki tartma ise, söz konusu şahısların temsil ettikleri idareyi, idareleri altındaki toplumun manevi kıymet ve dengesini gösteriyor.
Tarihi süreci incelediğimizde İslam devletinin ilk idarecisi Hz. Peygamber’dir (ASM). O ve idaresi altındaki toplum son derece dengeli ve manevi açıdan da en ağır konumdaydı. Onun vefatından sonra Hz. Ebu Bekir (RA) başa geçti. O ve yönetimindeki sahabeler ve tabiinin teşkil ettiği toplum dengeli olmada biraz zedelenmiş ve manevi ağırlığından biraz kayba uğramıştır. Sonra başa Hz. Ömer (RA) ve daha sonra Hz. Osman (RA) geçti. Onların döneminde toplumun dengeleri sarsılmaya ve ağırlığından kaybetmeye devam etmiştir. Hz. Osman’ın (RA), idaresi altındaki kişilerce şehid edilmesiyle toplumun dengesi tamamen bozulmuş, iç karışıklıklar ortaya çıkmıştır.
Rüyada görüldüğü üzere Hz. Osman’dan (RA) sonra terazi kaldırılmıştır. O gün bugündür de İslam toplumunda fitne kapısı açılmıştır. Hakkı görüp doğru tartacak ve ona bütün ruhuyla tabi olacak akıl ve gönül terazisi ortadan kalkmıştır. Özellikle idari ve siyasi sahada…
E)Sünnet-i Seniyyeyi Temsil Eden Şahsiyetiyle İlgili Görülen Rüyalar
Hz. Peygamber’in (ASM) diğer şahsiyeti ise, getirdiği dini yaşaması, anlayışı ve icraatında görünen “Sünnet-i Seniyye”sinin sembollüğüdür. Bu yöne dair örnek rüyaya geçmeden önce Kur’an’da bu şahsiyetin temellerini göstermek istiyorum.
Nisa sûresi 59. Âyet: “Ey İnananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden ülü’l-emr olanlara itaat edin. Eğer bir konuda çekişirseniz, Allah'a ve Âhiret gününe inanmışsanız onu Allah'a ve Peygambere arz edin. Bu, daha hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir.”
Bu âyet kıyamete kadar bütün Müslümanları ilgilendiren bir hüküm içeriyor. Oysa âyetin içinde “Ülü’l-emr konumunda olan kişilerle aranızda bir çekişmeniz olursa, Allah’a ve Resulüne meseleyi arz edin” diyor. Hz. Peygamber (ASM) 632 yılında vefat etti. Fakat Onun hayatı bütün söz-fiil-tavır ve takrirleri ile, gerek Sahabelerce gerekse sonraki kuşak Müslümanlarınca yazılı ve sözlü olarak kayıt altına alındı. Hz. Peygamber’in (ASM) yaşantısı, döneminin en önde gelen âlimlerinden olan eşi Hz. Aişe-i Sıddîka’nın ifadesiyle “Yaşanmış Kur’an”dır.[3] Ayrıca Hz. Peygamber (ASM) Kur’an’da kapalı bırakılmış meseleleri açtığı; çelişkili görünen cümleleri zaman ve zemin eşliğinde doğru anlaşılan halleriyle yaşadığı ve Allah tarafından da teyid edildiği için Sünnet dinin 2. temel kaynağı olmuştur. Bu noktada Hz. Peygamber’in (ASM) diğer bir şahsiyeti ve temsil yönü görünüyor. Bu göz ile âyete bakarsak Allah’a arz etmek, “Kur’an’a yönelmek”; Resulüne arz etmek ise, “Sünnet-i Seniyye”ye yönelmek ve çözümü orada aramak manasına geliyor.
Örnek Rüya: Hadisler konusunda uzman kişilerden en büyüğü kabul edilen İmam-ı Buhari genç yaşlarında ve ilim ile meşgulken bir gece şöyle bir rüya görür:
-”Peygamber Efendimiz (ASM) ile bir sohbet meclisinde bulunmaktadır. Kendi elinde bir yelpaze vardır. Efendimiz’in tam karşısında oturmaktadır. Yelpazeyle Hz. Peygamber’i (ASM) serinletip onu rahatsız eden sinekleri uzaklaştırmaktadır. Bu esnada uyanır.”[4]
Rüyasını daha sonra o devrin bir tabircisine anlatınca tâbirci şöyle der:
-”Sen öyle bir çalışma yapacaksın ki, yalan olan şeyleri Resulullah’tan (ASM) ve Onun sözlerinden uzaklaştıracaksın.” Hakikaten daha sonraki yıllarda İmam-ı Buhari çalışmalarına başlamış; uydurma hadis ve yalanları Hz. Peygamber’in (ASM) hakiki sözlerinden ayırmıştır.
Bu rüya Hz. Peygamber’in zâtî şahsiyeti ile ilgili olamaz. Çünkü kaynaklarca sabit olduğu üzere bir mucize olarak Hz. Peygamber’e (ASM) sinek konmazdı.[5] Sinekler Ona dokunmaz ve Onu asla rahatsız etmezdi. Bu özellik bir keramet olarak Onun torunlarından olan Abdülkadir-i Geylani’de (KS) de mevcuttu. Fakat bu rüyada sineklerin Ona konmaya çalıştıkları ve rahatsız ettikleri görülüyor. Bu vaziyet gösterir ki, bu rüya Hz. Peygamber’in (ASM) Hadisler ve Sünnet-i Seniyye konusundaki şahsiyetiyle ilgilidir.
Rüyadaki sinekler, haram ve kirli bakışlar demektir. Eğer bakışlar tertemiz olsaydı, sinekleri değil çiçeklere konan arılar görülürdü. Rüyadaki yelpaze ise, Hz. Peygamber’in (ASM) ruhani kişiliğine nefes aldıran gayret ve dine hizmet çabası demektir.[6] Rüyada Hz. Peygamber’in (ASM) tam karşısında oturması ise, İmam-ı Buharî’nin bütün kalbi ve ruhuyla hadislere, sünnete ve Hz. Peygamber’e (ASM) odaklandığını ifade eder.
Hz. Peygamber’in (ASM) bu 5 şahsiyeti ile ilgili sayısız rüya görülmüştür ve görülmeye devam edecektir.
Rüyada Hz. Peygamber (ASM), gören kişinin Onun tanıma seviyesine, algı ufkuna, kişiye verilecek mesaja göre farklı surette görünür. Çünkü büyük rüya âlimi Muhammed ibn-i Sîrîn’in tespit ettiği ve birçok rüyada görüldüğü üzere insan yeni tanıştığı bir kişi hakkında rüya kanalıyla bilgi alacaksa karakteri o kişiye benzeyen eski tanıdıklarından birisini rüyada görür. Fakat rüya içeriği, onun eski tanıdığı kişi olamayacağına dair detaylar içerir.[7] Aynı durum Hz. Peygamber (ASM) ile ilgili rüyalarda da geçerlidir. Fakat suret ne kadar Şemail-i Şerif’e (ASM) uygun olmasa da rüyayı gören kişi rüyada gördüğü şahsın Hz. Peygamber (ASM) olduğunu rüyadayken kesinlikle bilir. Bu algı ve bilme rüyada kişiye Allah tarafından hibe edilir. İnsan iradesiyle veya nefsinin ve şeytanın müdahalesiyle böyle bir algı oluşamaz.
“Men raani fi’l-menâmi fekad raani hakka” (Beni rüyada gören kişi gerçekte beni görmüş gibidir.)[8] Bu hadis-i şerifin bildirdiği üzere rüyada Onu görmek gerçekte Onu görmek, rüyada Onunla konuşmak da gerçekte Onunla konuşmak gibidir. Fakat rüyanın Onun 5 şahsiyetinden hangi şahsiyetiyle ilgili olduğu, rüyada söylediği sözlerin sembolik mi, hakikat mi, mecaz mı, kinaye mi, müteşabihat şeklinde bir benzetme mi olduğu konusunda söz sahibi olanlar —rüyayı gören eğer iyi bir rüya âlimi değilse— rüyalar konusunda ehil olan kişilerdir. Onların hakikate uygun tabir ve te’villerine itibar etmek, ilmî bir tavır ve hikmete uygun bir davranıştır.
[1] Müsned-i İbn-i Hanbel, 3:350.
[2] Ebu Davud, Sünnet, 9; Tirmizî, Rüya, 10.
[3] Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn: 139; Ebu Davud, Tatavvu': 26; Nesâi, Tetavvu': 2; Müsned, 6:54, 91, 163, 188, 216; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 5:170; İbni Hibban, Sahih, 1:345, 4:112.
[4] Aydın TALAY, Gerçekleşen rüyalar, s. 155.
[5] Allame Kadı İyaz, Şifa-i Şerif, 1/67.
[6] Bedüzzaman Said Nursi, namaz ve niyazı, ruha nefes aldıran ve ferahlatan “yelpaze” ye benzetir. ( Sözler, Lemeat, Hakikî Bütün Elem Dalâlette, Bütün Lezzet İmandadır. Hayal Libasını Giymiş Muazzam Bir Hakikat)
[7] Ebu Cehil’in oğlu İkrime Müslüman olmadan evvel, Hz. Peygamber (ASM), “ Cennet’te Ebu Cehil’e ait bir hurma ağacı görür. Sahibini öğrenince Allah düşmanı Cennet’e giremez ” diye rüyada tepki verir. İkrime (RA) Müslüman olunca mesele anlaşılır. Bu rüyayı olduğu gibi almayı engelleyen detay Ebu Cehil’in imansız ölmesidir. O halde rüya Ebu Cehil’e benzeyen veya neslinden birinin Müslüman olacağının haber verilmesidir. ( Aydın TALAY, Gerçekleşen Rüyalar, s.54-55 )
[8] Buharî, İlim: 38; Müslim, Rüya: 10-11; Tirmizî, Rü'ya: 4.