H. İbrahim Önal’ın haberi
RisaleHaber-Her hafta DKM (Diyarbakır Kültür Merkezi)’de gerçekleştirilen Üniversite Seminerinin bu haftaki konusu medya’ydı.
Hukuk Fakültesi öğrencisi Ramazan Kornek’in sunduğu “medya” konulu seminerde medyanın önemi ve kullanımı ile ilgili ayrıntılı bilgiler verildi. Medyanın önemi, amacı ve yapısı, medya araçları ve medyanın nasıl kullanılması gerektiği gibi konuların işlendiği seminer dikkatle takip edildi.
Her türlü bilgiyi bireye ve topluma aktaran, eğlenme, bilgilendirme ve eğitme gibi üç temel görevi olan medyanın görsel, işitsel ve hem görsel hem de işitsel araçların tümü olduğunu söyleyen Kornek, “medya diğer bir anlatımla "kitle iletişim araçları" deyimi olarak ta ifade edilmektedir” dedi.
Kornek, “Peki, medyanın amacı nedir? Medya halkın sesi, gözü kulağı mı?
Yoksa toplumda güçlü ve baskın grupların sesini duyuran, deyim yerindeyse onların borusunu çalan bir araç mıdır? Halkın sesini siyasi elitlere ve karar verme sürecini kontrol altında bulunduran güçlere duyurma işlevini mi yerine getirir? Yoksa toplumdaki etkin güçlerin vazgeçilmez çok güçlü silahları olarak toplumun sosyal, ekonomik problemlerini manipüle eden, halkın ilgi, dikkat ve enerjisini başka alanlara kanalize etme aracı mıdır? Kuşkusuz bu sorulara farklı insanlar farklı cevaplar vereceklerdir. Fakat şurası bir gerçektir ki; medya ve ordusu çok önemli ve güçlü bir toplumsal araçtır.” dedi.
İktidarların medya gücünü kimi zaman kendi lehlerine, kimi zaman da kendilerine karşı gördüklerini engellemek için kullandıklarını ve bu kullanımın sansür olayını ortaya çıkarttığın dikkat çeken Kornek, “Sansür demişken bizim ülkemizde sansür var mı? Tabii ki var. Örnek verecek olursak mahkemelerin sürekli bir yayınla ilgili yayın yasağı getirmesi gibi. İstanbul Kadıköy 2. Sulh ceza mahkemesinde “Taraf” gazetesine açılan 35 dava var, bu sayı sadece Kadıköy 2. Sulh ceza mahkemesi için geçerli bir sayıdır dikkatinizi çekmek isterim.” dedi.
Medyanın güçlü bir ordu olduğunu, peki ülkemiz bu gücü kullanıyor mu? sorusuna karşılık bazı yönlerden evet bazı yönlerden hayır diyebiliriz diyen Kornek, “Evet çünkü Türkiye istatistik kurumu verilerine göre yerel, bölgesel ve yaygın basın olarak 5 bin 665 gazete ve dergi yayınlanmakta ve 2009 itibariyle bu gazete ve dergilerin tirajları artmıştır” şeklinde konuştu.
Konuşmasına “İnternet için söylemek gerekirse şehir merkezlerinde her üç evden birinde kırsal kesim için ise her on bir evden birinde internet bağlantısı var. Bu bir anlamda sevindiricidir sözleriyle devam eden Kornek, “Çünkü bilgi çağında yaşıyoruz, internetsiz bir hayat neredeyse mümkün değil. Bir taraftan da interneti kötü kullanan çocuklar orda hiç düşünemeyeceğimiz kadar kötü şeylerle karşılaşabiliyorlar. En başta şiddeti görüyor şiddeti normal bir davranış olarak algılamaya başlıyor. Yine cinsel içerikli paylaşımlar çocukların safi zihinlerini bulandırmaktadır. Uzmanlar sürekli aileleri uyarmakta “çocuklarınızı internetin başından kaldırın ya da TV’de neler izliyor ne kadar izliyor bunları kontrol altına alın” diyorlar” dedi.
Türkiye'deki dizilerin ve sinemaların artık çocuklar için zararlı olduğuna değinen Kornek, “kaçınılmaz bir gerçek bakıyorsunuz dizinin adı aşk-ı memnu, adı üstünde yasak aşk. Sonra nereye baksan magazin var. Haber bültenleri bile magazinle doldurulmuş. Örnek verecek olursak neymiş, Hülya Avşar ve kızı Zehra İstinye parkta yemek yemişler, ne var bunda? Orada yemese evde yiyecek. Bunu haber yapacak mantığı anlamış değilim. Sonra serdar Ortaç dün gece buluştuğu arkadaşlarıyla sabaha kadar doyasıya eğlendi ne kadar ilginç bir haber değil mi? Bu arada adamların eğlence anlayışı bizimkinden bayağı farklı. Başka bir örnek daha verelim Arda Turan, "Fenerbahçeye karşı hattrick yaptıktan sonra soluğu bilmem hangi cafede aldı” şeklinde konuştu.
Kısacası medya araçlarının hemen hepsinde bir bilgi kirliliğinin olduğunu ifade eden Kornek, “Mesela Google’da bir kelime arayayım diyorsun bir bakıyorsun karşına bu kelimeyle ilgili on bin değişik bilgi gelmiş. Şaşırıyor insan diyor ki; acaba millet yememiş içmemiş bu kelimenin değişik anlamlarını çıkarmış. En sonunda zaten "ALLAH belanızı versin” diyor ve çıkıyorsun. Cafeden çıkarken istediğin bilgiyi büyük ihtimalle kafanda soru işaretleri olduğu halde alıp gidiyorsun. Bilgi kaynağının doğruluğunu da araştırma şansı pek yoktur zaten. Gazetelerde bir haber çıkıyor bakıyorsunuz yarın bir başka şekilde haberi yayınlamış. Çünkü dün yayınlarken bir araştırma yapmamış ve duyduğu gibi yazmış gerçi diğer gün gene aynı mantıkla yazıyor. Örneğin Münevver Karabulut cinayeti gazete, dergileri ve TV yayınlarını tam 7 ay meşgul etti. Hala da bazı günler o davayla ilgili bilgi verilmektedir. Bu olayı bizzat takip edenlerden biriydim o yüzden biliyorum durumu. Başka bir örnek vermek gerekirse terör örgütü olduğu iddia edilen Ergenekon soruşturması ve davası, sonra 44 artı 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan bilge köyü katliamı, neler çıktı o köyden neler. Birde şöyle bir haber yaparlar. 29 Ekim, 23 Nisan veya 30 Ağustos’ta bayramlarında tüm yurtta, KKTC ve dış temsilciliklerde coşkuyla kutlandı. Yalan külliyen yalan. Peki diyeceksiniz ki hiç mi güzel bir tarafı yok bu medyanın var tabi ki, mesela insanların uyanmasını sağlıyor. Bu uyanma uykudan uyanma değil tabi ki yine eğitici ve öğretici olabiliyor” dedi.
Medyanın nasıl kullanılması gerektiği konusunda Bediüzzaman Said Nursi’den örnek veren Kornek, seminerine şöyle devam etti:
“Şimdiye kadar anlattıklarım medyayı bir öcü gibi göstermiş olabilir ama değil tabii ki. Biz biliyoruz ki Üstad kendi döneminde gazetelere yazı yazmış ve makaleler yayınlamıştır. Yine savaş döneminde yazdığı bazı yazılarında halkı bilinçlendirmeyi amaç edinmiştir.
“Radyo ve TV'lerde ilahilerin dinletilmesi dini programların yapılması bu alanda yapılacak en güzel davranış olacaktır. Örneğin internette adam öldürdükçe puan kazandıran oyunlar yerine iyi bir insan profili çizdikçe puan kazandıran oyunlar oluşturulabilir. Bu oyunda insanlara yardım eden, çocuk ve yaşlıları gözeten dini icapları yerine getiren ve vatana ve millete yararlı oldukça puan kazandıran oyunlar hazırlanmalı.
“Gazeteler doğru haberi en sade ve kısa yoldan bireye ve topluma aktarmalı sağlık bilimleri ve dini bilgiler başta olmak üzere fen alanındaki gelişmeleri yayınlayabilirler. Kitap yayınlamakta medyanın bir öğesidir. Üstadımız bunu en güzel şekilde yapmıştır Risale-i Nur’u yazarak. İnternet ortamında İslam'ı anlatacak değişik siteler oluşturulabilir. Tabi ki bu iş bilgisayardan anlayan arkadaşlara düşmekte, Ekim ayında İstanbul da düzenlenen İslam dünyası STK'ları birliği panelinde konuşan yazar Dr. Yusuf Kaplan; İslamiyet’in medya aracılığıyla dünyaya tanıtmamız gerektiğini ifade ediyordu. Çünkü bilgi ve teknoloji çağında bu nimetlerden faydalanmak gerekir.”