Mehmed Âkife ısmarlanan İstiklâl Marşı yazılıp 17 Şubat 1921de Maarif Vekâletine gönderiliyor.
Nihayet 12 Mart 1921 Cumartesi
Yer, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saat 17.45...
İstiklâl Marşı, milletvekillerinin arzusuna uyularak, ilk kez Meclis kürsüsünden okunuyor.
Maarif Vekili Hamdullah Suphi, marşı okurken, daha ilk mısralarda bütün milletvekilleri ayağa fırlıyor, esas duruşta dinliyorlar...
Aralarında ağlayanlar var.
Bu sırada Meclisin içindekiler de, dinleyici localarında bulunanlar da hep Âkifi görmek arzusuyla her zaman oturduğu sıraya doğru bakıyorlar.
Fakat Âkif, Memleket-millet için bu kadarcık bir şey yapan insanı böyle ödüllendirmek olacak iş mi? der gibi, çoktan Meclis salonunu terk etmiştir.
Bu müthiş manzaranın şahitlerinden biri de Akifin aziz dostu Eşref Edib Beydir (Kendisini tanıma şerefine erişmiştim). Mehmed Âkif isimli kitabında o anı şöyle anlatıyor:
Mebuslar tarafından milletin ruhuna tercüman olan ve Meclisin kabulü ile resmi bir mahiyet iktisab eden İstiklâl Marşının ayakta dinlenmek üzere, Maarif Vekili tarafından bir defa daha Meclis kürsüsünden okunması teklif edildi. Bütün âzalar ayağa kalkarak büyük bir vecd ve heyecan içinde İstiklâl Marşı okundu, dinlendi. 12 Mart 1337 (1921) Cumartesi, saat 17.45. Üstad (Mehmed Âkif) heyecanından, mahcubiyetinden Mecliste duramamış, salona çıkmıştı.
O gün kanun çıkıyor ve Akifin şiiri sonsuza kadar Türkün İstiklâl Marşı oluyor.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklâl!
***
İnsanın aklına takılıyor: Cenap Şahabeddin, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Abdülhak Hamid, Ziya Gökalp, M. Emin Yurdakul, Süleyman Nazif, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafız Çamlıbel (sonuncu isim daha sonra Behçet Kemal Çağlarla birlikte Onuncu Yıl Marşını yazmış, dönem dönem İstiklâl Marşına alternatif olarak öne çıkarılmak istenmiş, ancak millî vicdan tarafından kabule şayan görülmemiştir) gibi, devrin kudretli şairleri dururken, İstiklâl Marşı neden Mehmed Âkife ısmarlandı?
Bu konuda kesin bir şey söylemek zor, ama ben, Mehmed Âkifin tercih edilmesinin, daha ziyade sarıklı mücahidlerden oluşan Birinci Meclisin (İstiklâl Savaşımızı zafere taşıyan ilk Meclis) dindarâne yapısıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum.
Daha ziyade Türkçü olan ötekiler, Anadolu insanının ruhunu kıpırdatamaz, istenen etkiyi uyandıramazlardı. Anadolu insanı yıllarca savaşmaktan iyice yorgun ve bıkkındı. Yeniden vatan savunmasına koşması için ruhunu tetikleyecek mânevi bir duygu seli lâzımdı.
Bu şiir hem tarih boyunca yaşanan acıları yansıtmalı, hem geçmişi geleceğe bağlamalı, hem de umut kaynağı olmalıydı.
Böyle bir şiiri ancak, yürek vuruşunu Peygamber yüreğinin ritmiyle bütünleyebilmiş ve bunu Çanakkale Şehitleri isimli eserinde ispatlamış bir şair yazabilirdi: Mehmed Âkif böyle biriydi.
Soğuk Ankara günlerinde sırtında palto olmadan dolaşan, borç içinde yüzen, buna rağmen yarışma için konmuş ödülü reddeden biri
Âkif o kadar tok gözlüydü ki, milletvekili maaşını alırken bile rahatsız ve huzursuz oluyor, Ben bu parayı hakketmiyorum, ama ne yapalım diyordu. (Kimin kulağı çınlıyor bilemem).
Mithat Cemal, arkadaşı Âkifin tok gözlülüğünü şöyle anlatıyor: Parayı bilmiyordu (umursamıyordu). İnsanların ekseriya çirkin oldukları para meselelerinde, Âkif çok güzeldi
Kirlenmemişti. Çünkü o insanı Ahsen-i takvim sırrıyla hayatın merkezi sayan ve İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın anlayışını hayat felsefesi yapan idrakin ürünü idi
Aşiretten devlet çıkaran inşanın ürünü idi
İlâ-yı kelimetullaha kendini adayan ihyanın ürünü idi
Bizans bir gün mutlaka fethedilecektir fermanını yüreğine sarıp yürüyen ihlâsın ürünü idi
Dünyayı bir padişaha çok, iki padişaha az bulan iradenin ürünü idi
Kısacası Mehmed Âkif, imanlı, kararlı, yararlı, ahlâklı, adâletli, şefkatli, izzetli, faziletli, fedakâr, paylaşımcı, sevecen ve vakur Osmanlı insanının, son yansımalarından biridir.
Özlenen marşı böyle bir Yürek Adam yazabilirdi.
Ve ona nasip oldu.
Vakit