Enerji tasarrufu maksatlı yapılan saatlerin ayarı seçim sebebiyle bir hafta tehir edildi. Pazar günü saatleri ayarladık. Ancak bu yazıdaki saat ayarı konusu başka saat ayarı…
Seçim sonuçlarıyla çoklarının saatlerinin ayarlamaya ihtiyacı olduğu ortaya çıktı.
İstatistik bilimi de darbe yedi. Bütün ölçümler, istatistik bilimini arzularına göre kullanıp yönlendirme amaçlı kullananlara da ikaz oldu… Daha çok ikaz edilenler var… Şimdi asli mesele ve gündemimize dönmek zamanı…
Sapma yapan ferdi ve içtimai saat ayarları
Hiç eğip bükmeye, oraya buraya çekmeye gerek yok.
Bu milletin ortak akıl, kalb-i umumi, vicdan-ı umumi, ortak hissiyatı, duyguları imanlı gözünden bakan feraseti ile her zaman olduğu gibi yine kuyumcu terazisi ile herkese hakkını verdi.
1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bediüzzaman taaa o zaman bu temsil eden meclisin milletin şahs-ı mânevisini teşkil ettiğine dikkat çekmiştir. Ve bu milletin sağlam Müslüman olduğu kaydını koymuştur.
“Mü’minin ferasetinden korkun o Allah’ın nuru ile bakar” meâlindeki hadis-i şerifin mânâsı bir daha zahir oldu.
Milletin şahs-ı mânevisi iman, insaf, şefkat, merhamet hisleriyle karar veriyor. Bunun karşısında ise kin ve nefret dilinin hakim olduğu saiklerle karar verdiği görülmektedir.
Akl-ı selim, kalb-i sükûn, vicdan-ı umumi hadiseleri nasıl okuduğunu veya algıladığını gösterdi.
Sebepler tahtında her şey konuşuldu yazıldı… Ancak arka planda kimlerin duaları, temennileri, beklentilerine cevap veren ilahi inayeti hassaten hatırlamakta fayda var. Bu faktörün istatistikte ve matematikte yeri yok… İsteyen istediği gibi yorumlayabilir, bu kanaati vicdaniyedir katılan katılmayan olabilir.
Paradigma, nereden baktığımız ve hangi açıdan baktığımıza bakalım
Herkes kendi aklını mihenk yapınca ve bu akıllar külli akıldan kopuk olunca olanlar oluyor.
Yıldız böceği veya ateş böceği kendi ışığını önemseyip güneşi görmezden gelmesidir kişinin akletme işi.
Kur’anda “akletmiyor musunuz?” meâlindeki mükerrer hatırlatma külli akla bakmayı işaret etmektir.
Yapan bilir bilen konuşur kaidesince insanı ve bu kâinatı yaratan zerreden şemse entegre bir sistemin sahibidir. İnsanı halife-i arz etmiş bütün donanımını ona göre dizayn etmiştir.
Yetmemiş ilk insan Hz. Âdem (as) dan başlamak üzere Hz. Muhammed (asm) a kadar sistemin nasıl işlediğini öğreten muallimler göndermiş.
Peygamberler hem alaylı hem mektepli uygulamalı eğitimcilerdir.
Pencere ve bakış açısı belli
Külli akıl ilahi öğreti kitabımız Kur’an…
Kur’an-ı Kerim’deki ilahi mesajın gerekleri olan teknikleri uygulamalarıyla yaşayan Hz. Peygamber(asm) ın sünneti seniyyesi.
Bu kadar kestirme ve genelleme ifadeler meselenin açıklığa kavuşması için yetmez.
Günümüze uyarlanmış şekli tefsirlerdir. Risale-i Nur bu zamanın en geniş çapta imanların kurtulmasına vesile olmuştur.
Tefsirler de bir bakıma ham günümüz insanı için ham bilgidir.
Gelişen teknoloji, değişen ve artan ihtiyaçlar yeni tariflere ve izahları gerektiriyor.
Çatışmaların nedeni yorum farkı değil şahsi ve nefsi beklenti farklılıkları
Kur’an ve Sünnet ortak paydasında buluşmada problem görülmezken sözde yorum farkı bahanesiyle biribirinden taban tabana zıt ayrışmalar, çatışmalar, nice cinayetler işleniyor.
Büyük resme bakmak lazım… Fevkalâde hâkim cereyanlar var…Dostları birbirine düşman edip alet olarak kullanıp sonra o aleti kıran üst eller üst akıllar var.
Din adına cihat diye ortaya çıkan bir fitnenin taşeronları belki taşeron olduğunun bile farkında değil.
Büyük resmi herkes göremiyor. İman ferasetiyle, kalp gözüyle görenler görüyor.
Buna feraset basiret diyoruz… Kendini beğenen kibirlilerin kalp gözü görmez.
İki ayetle gönderiyor, iki ayetle getirebiliyoruz
Bir insanı iki ayetle rambo gibi veya canlı bomba yapıp, iki ayetle süt dökmüş kedi gibi yapabilen fitnenin adı ancak ahir zaman fitnesi bu kadar dehşetli olabilir denilebilir…
Bütün insanlara rol model insan yetiştiren bir yapı nasıl oluyor da en agresif çatışmacı bir haleti ruhiye kazanabiliyor?
Zamanı okumak ve ilcaat-ı zaman
Zamanı ruhunu ve ilcaatını okumakla “zaman” okumak aynı anlama gelmiyor.
İlcaat-ı zaman;
İçinde bulunduğumuz zaman hatt-ı harekette istikameti bulmak. Zamanı okumak Doğru olanı yapmaktır
“Zaman” okumak ise aynı şey değildir.Şu sıralar nereye savrulacağı bilinmeyen meçhule yol almaktır. Ve benzer okumalarla aynı çılgın sapmaları görmek mümkün… Arife tarif gerekmez bu kadar kifayet eder.
Kalibrasyon için yapılacaklar
Sağlık kontrolünde Chek Up yapılması öneriliyor. Vücut anatomisi arızları ağrılarla haber ederken bazıları sessiz ve sinsi yaklaşıyor. Ortaya çıkınca iş işten geçmiş oluyor.
Şahsi yaşadığım bir tecrübe. Diş dolguları kontrolü için diş hekimine gitmiştim. Röntgen çekiminde muhtemel olarak görülen sonra ince tetkiklerde teşhis edilen; çene kemiği içindeki kist yapılan cerrahi operasyonla alındı. Sebepler tahtında gecikme halinde daha vahim sonuçlar ortaya çıkabilirdi melek-i mevt erken gelebilirdi demişlerdi. Şifa bulmuş bir hasta olarak yazıyorum. Ecel tagayyür etmiyor. Chek Up yaptırmanın önemine örnek olsun diye bu notu düştüm.
Chek Up cismani bedeni kontrol edip tabiplerin tavsiyelerine göre yaşama reçeteleri uygulanır.
Peki bir de mânevi hayatımız için Chek Up yapılması gerekmez mi?
Gerekmez olur mu? Zaman öyle zaman ki etrafımızı saran günah sağanağı, fırtınalarında sağlıklı kalmak ne kadar zor olduğunu derecesini ifade etmek mümkün değil.
Manevi virüslere (günahlara) karşı korunma
Bilgisayarlarda istenmeyen programlara “virüs” deniliyor. Virüs tarama programları da önleme yazılım programıdır.
İnsanın virüsü günahlardır. Virüse karşı koruma iman ve ibadettir.
Hususan abdest ile namaz en müessir virüs korumadır.
Her tedbire rağmen virüsü önlememiş yani günah işlenmiş ise tam taraman yani format atmak lazım. İnsanın formatı Nasuh tevbesidir.
Fabrika ayarlarına dönmek
Teknik bir terim olarak kullanılan fabrika ayarlarına dönmek deyimi.
Bu deyimin insan hayatındaki karşılığı yanlıştan dönmek, pişmanlık, tevbe-i istiğfardır.
Teknik deyimle karşılığı format atmak ve fabrika ayarlarına dönmektir.
Geniş dairede saat ayarı veya kapsamlı kalibrasyon
Milletin ortak aklı ve vicdanının yansıması kuyumcu terazisi ile bir tablo ortaya çıkarmıştır.
Bu tabloda payı ve katkısı olanlar memnun ve mutludurlar.
Çok bildiğini zannedenler, millete tepeden bakanlar, milletin ne düşündüğünden geri bildirim almayanlar her sefer olduğu gibi yine hüsrana uğramışlardır.
Hüsrana uğrayanlar bakış açılarını kalibre etmeyenler, nefis muhasebesi yapmayanlardır.
Rabbim bizleri taat ve istikametten ayırmasın…