Zihni kuşatmayı yarmak için arınmış bir kafayla düşünmek zorundayız.
Ezberleri bize dayatılan kalıp düşünceleri bir kenara koyup hakikatın merkezine ulaşmalıyız.
Kışırı bırakıp lübbü, etrafı bırakıp merkezi, kapakları süslemeleri bırakıp içeriği önemsemeliyiz.
İşte Said Nursi eserleriyle muhteşem hayatıyla bunu anlatıp durdu.
Duyguların egoların ve tarihsel ve kültürel kirlinmişliklerin tasallutundan kurtulmaya ve bir sahabe cehdiyle görür gibi iman etmeye çağırdı.
Siyasi hakimiyetlerin, bürokratik kavgaların dine ve dindarlara himaye görevinin herşey olmadığını, aslolan din hakikatının ve dindarların vicdanlarında makes bulan hakikatın varlığı olduğunu anlattı evvela. Balarısı demdemesini kesse sivrisinek tantanasını kesse sizin şevkiniz kırılmasın” diyerek insanımızın ufkunu açtı.
Hakikatın bu ilim ve fen asrında saklanamayacağını kaydetti ve mahz-ı hakikat olan İslamiyetin üstün geleceğini inanarak ve adeta görerek müjdeledi.
Onun müjdesi hamaset değildi.
Siyaset hiç değildi.
Toplumsal hareketleri biliyordu. İlim fen ve felsefenin bu baş ağrısıyla daha fazla yol alamayacağını ancak “Kuran eczanesinin tiryakmisal hakikatleri” yle tedavi olacağını anlatıyordu.
***
Bugün etrafımızda yine kan ve gözyaşı var.
Devletlerin örgütlerin ideolojik egoları son kavgasını veriyor.
İnatlar son kez kapışıyor.
İnsanlık nutkunu kesmiş hayretle izliyor.
Siyasetler çaresiz, fikirler aciz örgütlü toplumlar, vicdan tekelcileri vehasılı tüm korolar etkisini yitirmişçesine sessizliğe gömülmüş.
İslam ümmetinin şubeleri bir asırdır oyalandıkları oyuncakların üstünlük ve farklı olma tavırlarının birbirlerine karşı oluşturdukları angajman ayaklarının fayda getirmediğini bilakis ayaklarına dolandığını farketmiş olmalıdır.
***
Yaşlı gün görmüş dünyamız bir kez dönmekte kederli bir şekilde.
“Bu kaçıncı kavga ders almaz mı insanlar” dercesine dertli bir dönüştür bu.
Dönüyor dönüyor ama ders almayan insanlık birkez daha birbirini boğazlıyor.
“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”
Sömürgeler, istilalar, şekil değiştirmiş daha “postmodern” vaziyetlerle daha “münafıkane” bir tarzda uygulanıyor.
***
İnsanlık, Kuran sabahına uyanmadan, Ümmet hakiki İslamiyete ve İslamiyete layık doğruluğa erişmeden, Müslümanlar atalet ve adavet çemberlerini kırıp insanlığa nümüne olmadan ve insanlık hakiki insanlık olan din-i Hakk’a teslim olmadan kimseye rahat yok.
“Sabah el hayr” diyelim bize size hepimize…