Kürtlerin temsiliyet hakkı

Sabri ALTUN

Bugün Bediüzzaman hazretlerinin lisanıyla konuşmak istiyorum.

Ya Ma’şerel Ekrat! (Ey Kürt topluluğu!)

“İttifakta kuvvet, ittihatta hayat, uhuvvette saadet, hükümette (Osmanlı-Türkiye) selamet vardır.”

“İttihadın sağlam ipini, muhabbetin dayanıklı halatını, sıkı tutun ki, sizi belalardan kurtarsın.”

“Bizim üç cevherimiz vardır.”

Birincisi: İslamiyet.

İkincisi: İnsaniyet.

Üçüncüsü: milliyet (ki milliyetimiz ümmetimizdir.)

Fakirlik, cahillik ve ayrılık denilen üç tane de düşmanımız vardır.

Bu düşmanlar birbirini beslerler, birinin varlığı diğerinin doğmasına sebeptir.

Hele bir ayrılık var ki cahilane, bilgisizce düşmanlıktan doğar. Artık bu çağ bunları kaldırmaz.

Bunlardan kurtulmak lazım… (12 Aralık 1908, Kürt Teavün ve terakki Gazetesi)

***

"Kürtler bu vahşi medeniyetin belki de en temiz kavmidir.

Zira bu medeniyetten Din-i İslama dokunan zararlarından dolayı nefret etmişlerdir;

Çünkü ecnebiden gelmiştir.

Çünkü bazı fen meseleleri, bazı hikayatlar, bazı benzetmelerle avam-ı nas tarafından gerçek telakki edildiği için, akide ile zıtlıklar ortaya çıkmıştır.

Çünkü bu medeniyetin öğretim şekli medreselere aykırıdır. (Orta ve lisede okuduğum zamanlar, bizden önce üniversiteye giden bütün gençlerimiz, solcu-komünist ve dine düşman olarak döndükleri için, büyüklerimiz gençleri üniversiteye göndermekten yana değillerdi.)

Çünkü bazı ehli mektepte, çağın felsefesiyle bulaşık bir zihniyetle şüpheler hâsıl olduğu için Kürtler bu çağın eğitiminden ürktüler.

Ürktükleri için dağları tercih ettiler.

Mimsiz olan bu medeniyeti istemediler, böylece bu medeniyetin eğitimini de istemediler." (Eski Said dönemi eserlerinden yaptığım derleme...)

Lakin bu kahpe çağın, kahpe kaos mimarları onların yakasını bırakmadı.

Her zaman, Ortadoğuda uygulamak istedikleri alçak planları için, "Kürt kartı"nı yedekte sakladılar.

Evet, Osmanlı 40’a, Kürdistan, 4'e bölündü.

Türkiye, Irak, İran ve Suriye Kürtleri…

***

Devam etmeden önce şu tespiti yapalım:

Çabuk aldatıcı fikr-i milliye’ye, çocuk tabiatlı bazı zevatlar çabuk kapılır.

Dolayısıyla sözüm, aklı başında yetişkinleredir. Maksadımız hep birlikte bu memalik-i Osmaniye’nin bağlarından yeniden üzüm yemektir.

Öyle ise şöyle düşünün; Osmanlıyı yıkan en büyük siyasi strateji: Balkanlaştırmaktır.

Balkanlaştırmak; bir bölge veya ülkenin, kendi içinde daha küçük bölgelere ayrılmasıyla sonuçlanan parçalanma sürecini ifade eden bir jeopolitik terimdir.

Başka bir tabirle; “Bir dizi küçük ülkenin, etnik, milli, dini, mezhepsel ve bölgesel nedenlerle birbirleriyle ve kendi içlerinde sürekli çatışması demek…”

“Bitmek bilmeyen kesintisiz bir çatışma, savaşma, didişme hali…”

Bu strateji ile veya bu modelin Fransız ihtilalinden sonra ortaya çıkması ile Osmanlı bu sele karşı dayanamadı yıkıldı.

İsterseniz şimdi de şöyle bir soru soralım: Bu Balkanlaştırma denilen şey Avrupa kıtasında Osmanlıdan ayrılan devletler, uslu uslu dururken, hatta önce sosyalizmle ikiye bölünüp, sonra birleşip birlikte hareket ederken, Ortadoğu'daki Balkanlaştırma neden yüzyıllara varan bir kaosa döndü?

Haydi diyelim Balkanlaştırıldı ve bir sürü devlet ortaya çıktı. Bu devletler neden kendi hailine bırakılmadı ve bırakılmıyor?

Şu anda Ortadoğu’da kimler var ona bakalım:

“ABD, İsrail, Rusya, Çin, İran, Suudi Arabistan, Suriye (Esad), Türkiye, Fransa, Almanya, İngiltere, Mısır, Lübnan, Ürdün, Filistin, Barzani, PKK, IŞİD (DAEŞ) ve bu ülkelere bağlı çeşitli taşeron silahlı gruplar ve çeteler…"

Bu durumun bence iki sebebi var:

1-Ortadoğu o kadar önemli ki burayı tarih boyunca idare eden güç dünyaya hükmetmiştir.

2-Hala Osmanlıdan ve Osmanlı ruhundan korkuyorlar.

Bence bu noktada bir soru daha sormak gerekecektir;

Osmanlıdan ayrılan bütün etnik guruplar devlet sahibi olurken, en önemli unsurların başında olan Kürtlere neden devlet kurdurulmadı?

Batı, dedikleri gibi hakperestse ve gerçekten Kürtleri de düşünüyorlarsa çok güçlü oldukları zamanlarda ve dahi Türkiye’nin tamamen onların bir “peyki” olduğu zamanlarda neden Kürtlere bir devlet vermediler?

(Bir zamanlar bizim devlet büyüklerimizin tabiriyle; ”Düveli Muazzama” dedikleri ağa babaları tek bir emirle işi bitirirlerdi.)

Evet, bu soruları cevaplamak için, dehşetengiz Ortadoğu stratejilerini çözmek gerekecektir;

Birincisi nasıl ki Türkler cezalandırılacaksa Kürtler de cezalandırılmalıdır.

Zira Kürtler Osmanlı tarihi boyunca her zaman Osmanlıyla sırt sırta vermiş asla onun emrinden dışarı çıkmamıştır.

İlayı kelimetullah mefkûresi doğrultusunda Osmanlıya tamamen inanmış, onu bir ağabey gibi görmüştür.

Osmanlı da onları bir kardeş gibi bağrına basmış can ve mal güvenliğini temin etmiş, hiçbir zaman özgürlüklerini kısıtlamamıştır.

Dolayısıyla hiçbir zaman Osmanlıya ihanet etmemiştir.

İstiklal savaşında da ortak hareket edilmiş, Cumhuriyetle birlikte aynı duygularla kendilerini bu devletin bir parçası olarak görmüş, yüzyıllarca olduğu gibi; "hikmet-i hükümeti” Türklere bırakıp malını ve namusunu devlete teslim etmişlerdir.

Lakin Cumhuriyet’in ulus devlet siyaseti, süreci tamamen zıt bir şekilde işletmiş, akla hayale gelmeyecek zulümler işlenmiştir.

Meseleyi ajite edip asıl maksadı gölgelememek için yaşatılanları buraya almak istemiyorum.

Maksat Ortadoğu stratejisinin Kürtler kısmını biraz anlamaktır.

Daha da önemlisi devletimizin Kürtlerin karakterini tanımalarıdır.

Maalesef ki görüldüğü kadarıyla bu yeni şekillenen devlet Kürtleri tanımıyor.

Eğer tanısaydı sadece bir grubu muhatap kabul etmezdi.

Kürtlerin temsiliyet hakkını elinde bulunduran bir çok unsur vardır.

Gidip onları bulmalı...

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (16)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.