Sabrı büyütmek koronayı küçültmek

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Kur'anımızda geçen ibretlik bela ve musibetleri okuyup düşünürken neler hissediyorduk?

Hiçbirini hakkalyakin gerçeklikte fark edemezdik.

Birebir başımıza gelebileceğine ihtimal vermezdik.

Kırk yıl düşünsek; bu yaşadıklarımız aklımızın ucundan geçmezdi.

En fazla iltizam boyutunda tasavvur gerçekliğinde anlayabilirdik.

Başımıza gelen şey; kıyamete kadar aynısı gelmeyecek bir imtihan.

Adem babamızdan günümüze tıpkısı da yaşanmadı.

Nasıl insanın; gözü, parmak izi, beyni, kalbi özel ve özgünse; bu külli belamız da nevi şahsına münhasır.

Ehadiyet içinde; cellalli, cebbarlı, mütekkebbirli, azizli, hâkimli bir vahdet tecellisi.

Kıyamet gerçeğini fehmettiren şu ayetin bir misalini yaşıyoruz: "O gün herkesin kendine göre derdi vardır." [Abese 37]

Aslında yaşadığımız minik bir kıyamet provası.

Ama Rabbimiz kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemedi.

Bu da geçer amma; ya deler geçer ya ihya eder geçer.

Sonunda avcumuzda ya bir avuç hüsran ya bir avuç sevinç kalır.

Ya bir damla utanç ya bir tane sürur kalır.

Kâinatın Efendisi iki cihan sevgilisi (asm) "yiyeceklerinizin üstünü örtün" demişti.

Şimdi bütün yiyeceğin, içeceğin üstünü, karton kâğıt, naylonla örtüp sonra siliyor, yıkıyoruz.
Birikmiş sünnetlerin kefareti gibi...

"Nasıl ki mübarezede müthiş bir hasma karşı gülmekle, adavet musâlahaya, husûmet şakaya döner, adavet küçülür mahvolur; tevekkül ile musîbete karşı çıkmak dahi öyledir." Lemalar

Şimdiki algımıza göre; tüm alem büyük bir mübareze meydanı sanki.

Musallat düşman hem her yerde hem hiçbir yerde. 

Zaruret duasına mecburuz.

Sakinlik, kalp kuvveti ve bedenimizi korumak için, SEKİNE'yi virdi zeban edeceğiz.

Sonra bu gökyüzünü dolduran sayısız güdümlü mermilere karşı mecburen güleceğiz.

Gerilim, kaygı, haddini hududunu aşınca zıddına dönermiş, yine öyle oluyor.

Şimdi makaraları koyverme zamanı; çarkımızı gevşetme zamanları.

Güleceğiz hatta gülmekten gözlerimiz yaşaracak, şaka yapıp korona düşmanını barışla küçültüp mahvedeceğiz.

Çünkü Üstad Bediüzzaman: "Tevekkül ile musibete karşı çıkmak da öyledir" buyurdu Lemalar'da.

Gülmenin de büyük nimet ve silah olduğunu yaşayarak öğreneceğiz. Sadece ağlamak değil gülmek de öyleymiş.

Mizah, espiri, şaka, latife aslında zor anlarda üretilen bir stres savarmış.

Eskiden beri müslümanların neden karikatür ve şakada ileri olmadıklarını çok düşünürdüm.

Şimdi cevabını buldum; üzüntü ve gerginlikleri az ve katlanılabilir olduğundan...

Mesela piyazcı Mustafa amcanın dükkanında şu levha kafama takılmıştı:

“Karışılmaz Allah ile hükümetin işine, gündüzleyin işine, akşam eşine.”

Avami görürdüm şimdi havasi ve arifçe görüyorum.

Bir de "ev en geniş özgürlük alanımız" der dururdum. Şimdi anladım doğruymuş.

Amma dünyanın; engin ve düzlerinde epey dolaştıktan sonra daha iyi anlaşılıyormuş.

Eskiden evliya olmak için mağara ve dağbaşına çekilirmiş insanlar.

Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) efendimiz Hıra Mağarası'na, Hz. Bediüzzaman Üstad Tillo'da Hasiye Hanım Türbesine ve Doğu Beyazıt'ta Ahmedi Hani Türbesi'ne inzivaya çekildi.

Şimdi odalarımız kubbe ve mağaraya döndü. TV’nin de internetin de tadı, tuzu, cazibesi, vereceği kalmadı.

Takır-tukur, rakam-makam, ölü-mölü, korku-vehim.

40 yıla ulaşan uzlet ve istiğna verimlerini 4 ayda tamamlama şansımız var.

Eski zaman evliyasına övgü dizmek, gıpta etmek kolaydı. Hodri meydan, hodri ahir zaman.

***

Prof. Selva Demiralp dünkü Karar’da şöyle diyordu:

“Uluslararası veriler, sokağa çıkma yasağının virüsün kontrol altına alınmasında en etkin metod olduğunu gösteriyor..."

Pek çok uzman da aynısını söylüyor.

Düşünüp dururken; his ve zevk ağırlıklı bir tasavvur ve taakkulumu paylaşmak istiyorum.

Mülahaza yaparken geçmiş bir gözlemim dimağımda canlandı;

-Bir zaman apartman çatılarına tüneyen yabani güvercinler; banyo ve tuvaletlerin havalandırma boşluğuna açılan çıkıntılara yuva yapıyor; banyo penceremden yem veriyordum.

Bu çıkıntılar korunaksız dar balkonlara benziyordu.

Bu yüzden havalandırma boşluğu zeminine; yavrular düşüp ölüyordu.

Sonra kokmaya başlayınca iri yeşil sinekler gelip hem besleniyor hem temizliyorlardı.

Bu sinekler genelde kırsalda yaşadığı halde; şehrin en dip ve karanlık noktasına gelip görevini yapıyordu.

İşte koronanın nasıl hareket ettiğini tahayyül ederken bu hatıram canlandı.

Canlı ölecek, çürüyecek, kokusu dağların ardına ulaşacak ve yeşil iri sinek arş emrini alacaktı.

Çocukken oğulveren arıları taşı taşa vurarak kondururdum.

Sonra sırığa sarılan; arı kovanın içine pekmez suyu serperek, toplaştıkları yere bir büyüğüm sepetin ağzını uzatırdı.

Akşama kovana doluşan arı sepetinin ağzı; inek mayısıyla sıvanır ve arılığa yerleştirilirdi.

Arılar bana yöneldiğinde bir iki sokulmayı göze alıp sakin durmak zorundaydım.

Yok telaşlanır savunmaya çalışırsam, sayısız sokmalara maruz kalır işimi yapamaz; ‘oğulu kovana silkemezdim.’

Tabii ki; maske, gözlük, mözlük yoktu o zaman.

Zannedersem koronavirüs de buna benzer saldırıyor.

Sakince evde oturana bir şey yapmıyor, yapamıyor.

Ortalıkta fırfır dönüyor, hedeften umudu kesince ya başka yere gidiyor ya da patlayarak ölüyor!

O memleketi terk etmesi için tüm umudunu kesip enerjisini bitirmesi gerek.

Buna da tam karantina süresi deniyor.

Bugün 60 nur talebesi doktor, 12 Nisana kadar kesinlikle evden çıkmamız gerektiğini ihtar etti.

Bu uzman meşveret kararıdır, emirdir.

Covit virüs, akıllı güdümlü mermi gibi hareket ediyor. Hedefinde patlamazsa kendini patlatıyor.
Başka türlü tahayyül edemiyorum.

Hedefin de sadece azgın ve taşkın insan var!

-150 derecede dondurulan ve elektro mikroskopla 5 bin kere büyütülen, o meşhur süslü/ taçlı yağlı toz parçasından ibaret vücudun neresine saldırı programı ve silahı yerleştirilmiş!

Sivrisinek, karınca, arı ve çekirge ordularını hatırlayalım.

Atmosferde görünmez, lazerli mermi, sağnak gibi esip süzülerek; ıslak insan penceresine (burun, ağız, göz) atmaca gibi dalıyor.

7-8 saatte binlerce olup insanı hasta ediyor. Bu zerreciklerin yağ zırhını; sabunlu su ve asitli sıvı ile delersek pili bitiyor.

Bu pencereleri; Allah için 5 vakit temizleyen elbet daha korunaklı.

Müslüman cedlerimiz taa 15. yüzyılda bu salgının çaresini tam da bugünkü gibi bulmuş. Eski zaman insanlarının; gizlenmek ve karşısındakine ürperti vermek için yüzlerini kapattıklarını düşünürdüm.

Şimdi anlıyorum ki; bu salgın hastalıklar eski zamanda daha sık ve daha yereldi.

Bu sebeple en yakın şehre giderken bile yüzlerini virüs ve mikroptan korumak için kapatmak zorundaydılar.

Bir şey daha söyleyeceğim; hasta olana pozitif / müsbet, sağlam olana negatif / menfi demek size de ters geliyor mu?

Tam tersini söylemek gerekmez mi?

Sağlıcakla münzevi kalalım.

Büyük Cevşen, Hizbi Kuran ve Kur'an-ı Şafi hatimlerini ortaklaşarak; günde binlere çıkaralım. "Bu da geçer yahu" tablolarda kalmasın.

Tebessümle kalın.

***

Çok okuyan değil çok gezen korona olur!

Görünen korona kılavuz istemez.

El elin koronasını, evde kalmayarak çağırırmış.

Zengine Co(a)vid-19 fakire de Korona derler.

İnsanın durmadığı eve korona girer.

Coronanın koyunu sonra çıkar oyunu.

Alma mazlumun ahını çıkar korona korona.

Çok gören göze korona bulaşır.

Evde kal evliya ol.

Kırk gün münzevi kalan 41’inde tertemiz olur.

Balkondan bak koronayı şaşırt.

Korona kapıdan baktırır balkonda evrad çektirir.

Korona şehre inince; meydanda incin top oynar.

Komşunun gribi komşuya korona görünür.

Coronayı gelin etmişler, kokusu 14 günde çıkmış

Bulaşacak korona, uçup gezip arana.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana korona bulaşsa az…

Coronalıyla yatan coronalı kalkar.

Su uyur korona uyumaz.

Su gibi koronasavar bulunmaz.

Korona abdest aldırır belki de namaz kıldırır.

Korona, pasaklı gavura taharet öğretti.

Mart kapıdan corona camdan baktırır. 

Temizlik girmeyince korona çıkmaz.

Korona gibi ibret daha dünyaya gelmedi.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.