Bize en çok lazım olan nedir?
Sadık muminlerdir...
'Ne kadar az da olsalar manen bir ordu kuvvetinde ve manasındadırlar' hükmüne muhatap olacaklardır.
Zaman, evet, bir ferec ve fütuhat getirecek.. Zaman harikalar asrı... Gerçekten hiç ummadığımız anda ummadığımız şekilde neticeler verilecektir ve veriliyor.
Bunun karşılığında bizden istenen nedir? Bizler bu ferec ve fütuhatın neresindeyiz? Bizler buna mazhar mıyız gerçekten?
Yoksa mazhar değil de üzerimizde bir anlık görünecek bir büyük hakikate ayna mıyız?
Gelip geçenler içinde bizim bulunduğumuz yer neresi? Bastığımız zemin neresi? Sadakat noktası neresi?
Sadakat deyince ilk akla gelen, kelimenin bir şekilde manası olan Ebubekir Sıddık (ra) tavrı tam da bu noktadır.
Zirveler en küçük yerlerdir; en sade, en net ve dolayısıyla en saf ve en temiz, 'tam noktası' yerlerdir.
Ebubekir efendimizdeki benzer hali Bediüzzaman talebesi Bayram Yüksel'de bizzat gördüm. Sadakatin sadelik yani tek bir nokta kadar şey olabileceğini...
Bir de Binbaşı Asım Bey var elbette.. Onda da sadakatin eğilmektense kırılmak olduğunu görebiliriz.
Bu arada Zübeyr Gündüzalp'teki sadakat ise: Bulduğu yerden hiç ayrılmamaktır. Uhudun bekleyen okçuları gibi gerekirse taş olmaktır, yine de terketmemektir. Camid durmaktır. Fani olmaktır. Hiç bir şeyle yer değiştimemektir. Gidip gelmemektir.
Doğrudan sonra çok başka şeyler arayan çok da kaybeder.
Sadakat, ihlası koruyan bir kabuktur. Sadakati kaybedenin ihlası ortada kalır, bozulur.
Ebubekir Sıddık'a mi'raç ile ilgili soruyorlar; arkadaşın Muhammed (asm) Allah'la (cc) görüştüm diyor, ne diyorsun. Cevap: O dediyse doğrudur.
Aynı soru, mesela bize sorulsa ; hemen bizim sorularımız ardından gelecektir tahmin ediyorum. En azından ; yaaa? deriz, ne zaman olmuş? deriz... nasıl olmuş, ne şekilde olmuş diye onlarca soru anında dökülür.
"O söylemişse doğrudur" demek, ancak sadakatin zirve noktasından söylenebilecek bir sözdür.
Ebubekir Sıddık'ın 'sadakat'in mana zirvesindeki o tek damla olması, sıddıkların efendisi olması bu söz kadar ap açıktır.
Risale-i Nur'un bakışı da bu sırdan gelmektedir.
Risalelerde sadakat yaklaşımı Ebubekir efendimizinki gibidir... Risaleler hadisatın hakikatine iman eder, tafsilatı, vukuu noktaları hakikati kapatmayacak şekildedir.
Bu nedenle risale mesleği sıddıklar mesleğidir. Reşha, zaten bu zirve noktasını ifade eder.
Bize en çok gerekli olan, olayların akışı içersinde zirvenin kokusundan sıyrılmamaktır.
İslam demek doğruluk demektir. Küfür yalandır, yalan da genelde doğrudaki yalpalamalardan ortaya çıkar.
Sadakatin eksildiği yer yalanla doldurulur. Böylece doğrunun içine yalan girdikçe ihlas da kaybolur. Büyük zirveden aşağı düşer.. daha tutunacak yer bulamaz.
Eğer doğruysak ve doğru taraftaysak gayrısına gerek yoktur. Doğru İslamiyet budur, ve İslamiyete layık doğruluk buradadir.