Sadeleştirme çabaları Türkçeyi erozyona uğrattı

Bu yüzden nesiller arasındaki kültürel süreklilik de önemli ölçüde kesildi. Türkçenin ifade kabiliyeti çok geriledi

Risale Haber-Haber Merkezi
 
Prof. Dr. Atilla Yayla, sadeleştirme çabalarının Türkçeyi erozyona uğrattığını söyledi. 
 
Yeni Şafak'taki yazısında Türkçe'nin uzunca bir geçmişi ve kendine mahsus özelliklerinin olduğunu belirten Yayla, "Ne var ki, Türkçenin 20. Yüzyıl’daki tarihi tam bir talihsizlik. Önce zora dayalı bir alfabe değişikliği ve ardından gelen yine zora dayalı ırkçı mantıklı sadeleştirme çabaları Türkçeyi erozyona uğrattı. Bu yüzden nesiller arasındaki kültürel süreklilik de önemli ölçüde kesildi. Türkçenin ifade kabiliyeti çok geriledi. Bugün ülkemizde şahit olunan fikir çoraklığının en önemli sebeplerinden biri bu. Bugün, meselâ, Öztürkçe denen ne olduğu belli olmayan dili esas alarak yazılan veya çevrilen bir felsefe kitabını okumak ve anlamak neredeyse imkânsız" şeklinde yazdı.
 
Eserlerin orijinalinin verdiği bilginin ve hazzın çevirilerde olmadığına dikkat çeken yayla, Osmanlıca öğrenilmesine de destke verdi:
 
"Çeviri yapmak meşgalelerim arasında olduğu için durumu yakından biliyorum. Bir örnekle anlatayım. Hayek birçok önemli esere imza atan büyük bir filozof. Kendimi onun öğrencisi addettiğim için eserlerini mümkün olduğunca Türkçeye aktarmaya ve aktartmaya çalışıyorum. Hayek eserlerini ortalama 15 bin kelime kullanarak yazıyor. Biz ise aynı eserleri yaklaşık 3000 kelimeyle çevirmeye çalışıyoruz. Olmak, yapmak gibi mastarlardan kelimeler uydurmaya çalışıyor veya daha önce uydurulmuş saçma sapan kelimeleri kullanıyoruz. Ancak, bu çeviri eserleri okuyanlar aynı eserlerin orijinalini okudukları zaman aldıkları bilginin ve hazzın yarısını bile alamıyor. 
 
"İşte bu gerçeklerin ışığında Osmanlıcanın daha fazla öğrenilmesi yolunda atılacak ama gönüllülüğe dayanacak ve öğrencilerin tercih yelpazesini daraltmayacak şekilde planlanacak adımları destekliyorum. Hatta daha fazlasının olmasını temenni ediyorum. Yeni bir harf değişikliğine gitmek 1920’lerdeki suçu ve cinayeti tekrarlamak olur. Ama mevcut alfabeyi kullanarak mümkün olduğu ölçüde 1940’ların diline dönmeye çalışmak lâzım. Elbette bu süreçte başı çekmesi gereken büyük yazarlar, şairler, akademisyenler olacaktır. Kamu tekelindeki eğitim bazı okullarda ciddî bir Osmanlı Türkçesi eğitimi vererek buna bir ölçüde yardımcı olabilir. Ancak, sonunda yapılması gerekeni gerçekleştirecek olan sivil toplumdur. İşin sahibi sivil toplum olmazsa, hem başarıya ulaşılamaz hem doğru istikametteki hiçbir kazanım kalıcı olamaz. 
Dil meselesini ciddiye alıp, dil yarasına çare bulmaya çalışmalıyız.     
 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Risale-i Nur'u Sadeleştirme Tartışması Haberleri