Eylemler, protestolar hızla boyut değiştiriyor. Cumartesi akşamı İstanbul’a gitmem gerekiyordu. Yolu eylemciler kapatmışlar. Dörtlüler yakılıyor, kornalar çalınıyor. Az daha otobüsü kaçıracaktım. Ara yollardan saparak zor yetiştim.
İstanbul dönüşü gece saat 24.00’te yollar yine kapatılmıştı. Kapatanların çoğunluğu da sırtlarında okul çantası ile gelen lise talebeleri. Türk bayrağını göstererek eylem yapıyorlar. Bu millete karşı bayrağı araç olarak kullanmak bana göre büyük bir hakarettir.
Başbakana “diktatör” diyorlar. Başbakandan bu güne kadar şahsıma karşı hiçbir diktatörlük görmedim ama eylemciler bize zorla dörtlü yaktırdılar, korna çaldırdılar. Yoksa yolu açmayacakları tehdidini savurdular. Bire bir bize diktatörlük yaptılar. Küfür ve hakaretler de cabası.
Biri bir yerlerde yanlış yapıyor, hata yapıyor, intikamı halktan yani bizden alınıyor. Otobüsler yakıldı, kaldırımlar söküldü, esnafın dükkânları yağmalandı. Hem de bu halka hakaret yapıldı diye yapıldı. “Halk nasıl olsa hakareti yedi, üstelik bir de buna alıştı, bir de biz vuralım” sakat anlayışı ile resmen halka eylemciler tarafından zulüm yapıldı. Halkın hakkını korumak için halkı ezme hangi anlayışın eseridir? Böyle bir hak ve adalet anlayışı olabilir mi?
Suçu kim işlemişse cezası da ona verilmeli değil miydi? Esnafın ve vatandaşın ne günahı var? Zararları kim karşılayacak?
Eylemlere katılan bir genç “Biz bir arabayı parçalamaya çalışırken arkadan bir başka araç geldi ve arkadaşımı ezdi. Arkadaşımı ezmeye hakkı var mı?” diye sordu. Ben de “Peki senin başkasının arabasını parçalamaya hakkın var mı?” dedim tabi ses yok.
“Polisin arasından sızıp gelen bir sivil araçtan ‘Hastam var’ denildi yol verdik. Biraz ilerde dükkânlara zarar verip geri döndü. Polis bunu nasıl yapar?” dedi. Ben de “Böyle bir şey yapan polis bir daha geri dönmez. Belli ki polise suç yıkmak isteyen birileri var. Tıpkı sizi oyuna getirdikleri gibi, onları da oyuna getirmek istiyor olmadıklarını nereden biliyorsun? dedim. Hak verdi. “Olabilir” dedi.
Görülüyor ki, galeyana getirilen gençler ve taraftarlık hastalığı ile malül olanlar sağlıklı düşünemiyorlar. Haksızlığı hak biliyorlar, suçlunun peşine düşeceği yerde, intikamını masum halktan almaya kalkışıyorlar, zulme sebebiyet veriyorlar.
İzmir Ege Üniversitesinde ortalık karışık olduğu için Rektörlüğe sınav erteleme talebinde bulunan öğrencilerin arasına bir grup Atatürkçü Düşünceciler karışıp eylem yapmak ve ortalığı karıştırmak istemişler. Öğrenciler durumun farkına varıp dağılmışlar ve onların oyunlarını bir güzel bozmuşlar.
Böyle şuurlu davranışlara çok ihtiyacımız var. Su bulanınca çok eller karışır ve karıştırır. Buna fırsat vermemek lazım. Aklı başında olanların, özellikle de hükümetin sağduyulu davranması ve biraz alttan alması lazım. Kirli ellerin işe karışmasına müsaade etmemesi lazım. Hareket masumane başlayabilir ama böyle de çığırından çıkartılabilir.
Halkı ve gençleri sükûnete davet eden yapıcı ve yatıştırıcı açıklamaların çok vakit kaybedilmeden bir an önce yapılması elzem hale gelmiştir.