Bismillahirrahmanirrahim
Birinci Pencere
Bilmüşâhede görüyoruz ki, bütün eşya, hususan zîhayat olanların pekçok muhtelif hâcâtı ve pekçok mütenevvi' metâlibi vardır. O matlabları, o hâcetleri ummadığı ve bilmediği ve eli yetişmediği yerden münâsip ve lâyık bir vakitte onlara veriliyor, imdada yetiştiriliyor.
Halbuki, o hadsiz maksudların en küçüğüne o muhtaçların kudreti yetişmez, elleri ulaşmaz.
Sen kendine bak: Zâhirî ve bâtınî hasselerin ve onların levâzımâtı gibi, elin yetişmediği ne kadar eşyaya muhtaçsın. Bütün zîhayatları kendine kıyas et. İşte bütün onlar, birer birer Vücûb-u Vâcibe şehâdet ve vahdetine işaret ettikleri gibi, heyet-i mecmûasıyla, güneşin ziyâsı güneşi gösterdiği gibi, o hal ve bu keyfiyet, perde-i gayb arkasında bir Vâcibü'l-Vücudu, bir Vâhid-i Ehadi, hem gayet Kerîm, Rahîm, Mürebbî, Müdebbir ünvanları içinde akla gösterir.
Şimdi ey münkir-i cahil ve ey fâsık-ı gâfil! Bu faaliyet-i hakîmâneyi, basîrâneyi, rahîmâneyi ne ile izah edebilirsin? Sağır tabiatla mı, kör kuvvetle mi, sersem tesadüfle mi, âciz, câmid esbâbla mı izah edebilirsin? (Sözler 33. Söz 1. Pencere)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
BASÎRÂNE : Görerek, iç yüzünü de görür gibi.
BÂTINÎ : İçe âit, içte olan.
BİLMÜŞÂHEDE : Bizzat şâhit olarak, görerek, görür şekilde, görme derecesinde.
ESBÂB : Sebepler.
FAALE(T) : (Fâil. C.) Fâiller, özneler, iş yapanlar.
FAALİYET-İ HAKİMANE : Hikmetli ve bilimsel iş yapan.
FÂSIK-GAFİL: Günahlarından, büyük günahları işlediğinden haberi olmayan.
HÂCÂT : İhtiyaçlar.
HÂCET : İhtiyaç.
HASSE : Duygu organı, bir şeye mahsus kuvvet.
HEYET-İ MECMUA: Kendine ait her şeyiyle.
HUSUSAN : Bilhassa, özellikle.
KEYFİYET : Durum, esas, içyüz, bir şeyin nasıl olduğu ciheti, kalite.
LEVÂZIMÂT : Lâzım olan şeyler.
MAKSUD : İstenen, arzu edilen, kastedilen şey.
MATLAB : Arzu, istek.
METÂLİB : İstekler, arzular, talep edilen şeyler.
MUHTELİF : Çeşitli. Farklı.
MÜDEBBİR : Evvelden düşünüp işleri ona göre ayarlayan; plânla idâre eden.
MÜNKİR : İnkârcı, kabul etmeyen.
MÜREBBÎ : Terbiye eden, besleyip büyüten.
MÜTENEVVİ' : Çeşit çeşit, muhtelif, çeşitli, değişik, türlü türlü.
PERDE-İ GAYB : Gayb perdesi, görünmeyen âlemin perdesi.
RAHÎM : Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah.
RAHÎMÂNE : Şefkat ve merhametli bir şekilde.
ŞEHÂDET : Şâhitlik; Allah tarafından Peygamberimize bildirilen herşeyi kabul ve tasdik etme.
VAHDET : Birlik.
VÂHİD-İ EHAD : Bir olan ve birliği her bir şeyde tecellî eden Allah.
VÜCÛB-U VACİB : Varlığı gerekli olmak, olmaması imkânsız olmak, varlığı zarurî ve vacib olmak, vazgeçilmez olmak.
ZÂHİRÎ : Görünüşte, dıştan, maddî yüze ait.
ZÎHAYAT : Hayat sahibi, canlılar.
ZİYÂ : Işık, aydınlık.