Zeynep Kaçmaz'ın haberi;
Çiftler arasındaki tartışmalar, evliliğin tuzu biberidir. Tartışmanın dozu yükseldiğinde ise bu biber, eşleri adeta yakar.
Konuşma bir anda kavgaya dönüşür, silahlar çekilir, karşı tarafı alt edebilmek haklı olunduğunun ispatı için her yol denenir. Galip kim olursa olsun iki taraf da yapılan bu güç savaşından ağır yaralı çıkar. Hele ki her tartışma kavgayla sonlanıyorsa o evlilik çekilmez olur. Antalya'da bir çiftin tartışmasının ardından yaşananlar acı sonla bitti. Deniz-Sabit Dumlupınar çifti şiddetli dalgaların arasında kayboldu. Şimdi tartışmaya ya da kavga etmeye değer miydi diye düşünüyoruz.
Dikkat edilecek birkaç nokta ile konuşmalar kavgaya dönüşmeden ortadan kalkabilir aslında. Öncelikle kişi kendini çok iyi tanımalı. Çaresizlik, sevilmeme ve değersizlik düşüncelerinin hangisinin kendisinde olduğunu fark etmeli. Sonra rahatsız olunan durum, karşı tarafa uygun bir zamanda söylenmeli. Eşe 'sorumsuz adamın tekisin', 'çok dağınık kadınsın' gibi etiketlemelerde bulunulmamalı. Eski defterler açılarak geçmişin hataları ortaya saçılmamalı.
Psikolog Nedime Kekeçoğlu, yapılan hatalarla çiftler arasındaki konuşmaların bir anda kavgaya dönüşmesinin evliliği yıpratacağını söylüyor. Kekeçoğlu, eşlerin rahatsız oldukları mevzuyu söylemeden önce eşin uygun bir anının kollamasını önerirken, "Eşin çok sevdiği bir televizyon programı veya uykusu olduğunda, çok mutlu bir anında konunun açılması doğru değildir." diyor. "Doğru zaman bulunduğunda söze onun olumlu bir özelliğini veya bizim için değerli olduğunu söyleyerek başlamalıyız." diyen Kekeçoğlu, övgü veya sevgi sözcüklerinin karşı tarafın mesajı dinlemesini ve önemsemesini sağladığını ifade ediyor. Kekeçoğlu, sonra da rahatsız olunan hususun söylenmesini ancak ben dili kullanılarak aktarılması gerektiğini belirtiyor. Konuşmanın sonunu da yine sevgi veya övgü sözcükleriyle bitirmeyi tavsiye eden Kekeçoğlu, yapmacık ifadelerden de kaçınılması gerektiğini aktarıyor.
Kavgayı başlatan başka bir faktör de içte biriktirilen öfke. Bu öfkeyi boşaltmak için geçmişin sıkı sıkı deşildiğini belirten Psikolog Kekeçoğlu, "Karşımızdakinin zayıf yanlarına basarak onu sinirlendirmeye çalışırız. Geçmişte biriktirdiklerimizi karşı tarafı kırmadan 'Bana şöyle yaptığında ben şunları hissettim' tarzında ben diliyle bir seferde anlatıp karşı tarafı affetmeliyiz. Affetmemek en çok bizi yaralar. Affetmek süreç ister ve affetmek karşı tarafın doğru bir şey yaptığını onaylamamız anlamına gelmez. Eşimizle olan konuşmalarımızın tartışma boyutunda kalıp kavgaya dönüştürmemek için eşin düşünce yapısını etiketlememeli ve affetmeliyiz. Unutmamalı ki her kavga önce evliliğimizi sonra da çocuklarımızın ruhsal dünyalarını derinden etkileyecektir." diyor.
Etiketlemek de kavgayı başlatıyor. 'Sorumsuz adamın tekisin', 'Çok dağınık bir kadınsın' gibi yaftalamalar, karşı tarafı sinirlendirip kavga ortamı oluşturuyor. 'Sorumsuzsun' demek yerine, 'Evin eksiklerini almadığında sıkıntı yaşıyorum, misafirimiz geldiğinde mahcup oluyoruz' denilebilir. 'Dağınıksın' yerine de 'aradığımı bulmakta zorlanıyorum bu sefer de işe gecikiyorum' ifadeleri kullanılabilir. Durumun kendisinden bahsedilmeli, kategorize etmek sadece zarar veriyor.
Tartışma nasıl kavgaya dönüşüyor?
Kadın: Elektrik süpürgesi bozulmuş x marka almanı istiyorum.
Erkek: O marka çok pahalı onu alamam.
Kadın: Ama ben o markayı istiyorum. (Erkeğin yetersizlik inancı tetikleniliyor ve sinirleniyor. Erkek de karşı atağa geçiyor.)
Erkek: Sen karışma, bana ne yapacağımı söyleyemezsin, istediğimi alırım. (Kadına 'sen önemsiz birisin, senin fikirlerinin bir kıymeti yok' mesajı veriliyor. Tartışma alevleniyor.)
Olması gereken konuşma:
Kadın: Elektrik süpürgesi bozulmuş. Acaba hangi marka alsak?
Erkek: Bilmiyorum ki bir soruştur bakalım.
Kadın: İyi bir şey alalım ki sık sık değiştirmek zorunda kalmayalım, x markasının iyi olduğunu söylediler. Çok pahalıysa başka bir marka da alabiliriz.
Koca: Tamam ben bir bakayım. (Tartışma bir fikir alışverişi boyutundan çıkmadan, karşı tarafın zayıf yönlerine dokunmadan çözülüyor.)
Zaman