Bismillahirrahmanirrahim
YEDİNCİ İŞARET
İşte bu tevhid-i hakikîyi bütün meratibiyle en mükemmel bir surette ders veren, ispat eden, ilân eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın risaleti, elbette o tevhidin kat’iyeti derecesinde sabit olmak lâzım gelir.
Çünkü, madem daire-i vücudun en büyük hakikati olan tevhidi bütün hakaikiyle o zât ders veriyor; elbette tevhidi ispat eden bütün burhanlar, dolayısıyla, onun risaletini ve vazifesinin hakkaniyetini ve dâvâsının doğruluğunu dahi kat’î ispat eder denilebilir.
Evet, böyle binler hakaik-i âliyeyi cem eden ferdiyet ve vahdâniyeti hakkıyla keşfedip ders veren bir risalet, gayet kat’î bir surette o tevhid, o ferdiyetin muktezasıdır ve lâzımıdır. Onlar, onu herhalde isterler.
İşte o vazifeyi tam tamına yerine getiren zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın şahsiyet-i mâneviyesinin derece-i ehemmiyetine ve ulviyetine ve bu kâinatın bir güneşi olduğuna şehadet eden pek çok delillerden, sebeplerden üç tanesini nümune olarak beyan ediyoruz.
BİRİNCİSİ: Umum ümmet, umum asırlarda işledikleri umum hasenâtın bir misli, es-sebebü ke’l-fâil sırrınca, zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın sahife-i hasenâtına geçtiği gibi; umum ümmet, her günde ettikleri salâvat duasının kat’î makbuliyeti cihetiyle, o hadsiz duaların iktiza ettikleri makam ve mertebeyi düşünmekle, şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın bu kâinat içinde nasıl bir güneş olduğu anlaşılır.
İKİNCİSİ: Âlem-i İslâmın şecere-i kübrâsının menşei, çekirdeği, hayatı, medarı olan mahiyet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın, fevkalâde istidat ve cihazatıyla, âlem-i İslâmiyetin mâneviyâtını teşkil eden kudsî kelimâtı, tesbihâtı, ibâdâtı, en evvel, bütün mânâlarıyla hissedip yapmaktan gelen terakkiyât-ı ruhiyesini düşün, Habîbiyet derecesine çıkan ubudiyet-i Muhammediyenin (a.s.m.) velâyeti sair velâyetlerden ne kadar yüksek olduğunu anla.
Bir zaman, birtek tesbihin, birtek namazda, Sahabelerin tarz-ı telâkkisine yakın bir surette bana inkişafı, bir ay kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü; Sahabelerin yüksek kıymetini onunla anladım.
Demek, bidâyet-i İslâmiyede kelimât-ı kudsiyenin verdiği feyiz ve nurun başka bir meziyeti var. Tazeliği haysiyetiyle başka bir letâfeti, bir tarâveti, bir lezzeti var ki, gaflet perdesi altında mürur-u zamanla gizlenir, azalır, perdelenir.
Zât-ı Muhammediye (a.s.m.) ise, onları menba-ı hakikîsinden (Zât-ı Akdesten) turfanda, taze olarak, fevkalâde istidadıyla almış, emmiş, massetmiş. Bu sırra binaen, o zât, birtek tesbihten, başkasının bir sene ibadeti kadar feyiz alabilir.
İşte bu nokta-i nazardan, zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın, haddi ve nihayeti olmayan merâtib-i kemâlâtta ne derece terakki ettiğini kıyas et.
Bediüzzaman Said Nursi
Otuzuncu Lem'a