Adamın biri "Bediüzzaman Said Nursi"nin 'Kürt milliyetçisi' olduğunu yazmış, üstelik yalan yanlış bilgi veriyor köşesinden.
Bir başka gazetede de Said Nursi'nin "İttihatçı" olup olmadığı tartışılmış..
Said Nursi gibi şahsiyetleri belli kategorilere indirgeyemezsiniz, çünkü az sayıda olan bu tür şahsiyetlerin bizatihi kendileri kategoridir.
Evet, kelime anlamıyla Said Nursi İttihatçıdır, birlikçidir, ayrılıklardan şikayet etmektedir.
Ama "İttihat ve Terakki partizanı" olmadığı da bir o kadar kesindir.
Böyle insanların kendi büyük idealleri vardır ve bu ideala uygun cemiyetlerle, kişilerle bu çerçevede ilişkilidirler.
Aynı cemiyetten kimilerini sevmiş birlikte olmuş, kimilerini de sevmemiş ve birlikte olmamıştır.
Said Nursi, hürriyetçidir, meşrutiyetçidir, memleketperverdir ama asla ve kat'a etnik milliyetçilik yapmamıştır.
"Eğer unsur lazım ise, unsur için bize İslamiyet kafidir" demiştir..
Şark insanının hem "dini", hem "fenni" eğitim alarak aydınlanması için yola çıkmış bir dava adamıdır.
En büyük ideallerinden biri Van'da büyük bir üniversite kurulmasını sağlamak idi.
Said Nursi için aydınlanmanın yolu "meşrutiyet" ve "eğitim"den geçiyordu.
Böyle şahsiyetler aslında birer yalnız adamdırlar ve davalarını tek başlarına üstlenmişlerdir.
Hiçbir dünyevi çıkar böyle şahsiyetlerin yollarını değiştirmelerine sebebiyet verememiştir.
Yeri gelmiş, Meşrutiyet için savaşım vermiş, yeri gelmiş 'İttihat' için yollara düşmüş.
Yeri gelmiş memleket için eline silah almış, Ruslara esir düşmüş.
Yeri gelmiş hapishane'ye girmiş ve ömrünün yirmibeş yılını sürgünlerde, menfalarda geçirmiş.
Böyle bir şahsiyeti dar kalıplar içerisine hapsetmek ve hiç olmadığı biçimde anlatmak ayıp değil mi?
Yeni Şafak