Said Nursi, 'Allah ne fiyat istiyor' sorusuna üç unsuru sayıyor

Taraf gazetesinde ramazan yazısı

Abdullah Kırgıl'ın yazısı:

Zikir, fikir ve şükür

Dünyevi meşgalelerden mümkün mertebe uzak durduğumuz, en azından oruçlu halimizle pek fazla düşünüp, kafa yormadığımız işlerden iyiden iyiye sıyrılıp; kulluk bilincine en samimi biçimiyle eriştiğimiz şu günlerde, her şeyden önce yalnız kalmaya, hesaplaşmaya ve yüzleşmeye ihtiyacımız var. Ramazan gelmeden evvel ne tür işlerin peşinde koştuğumuzu, secdeye ne sıklıkta vardığımızı, elimizdekileri saçıp savurma konusunda ne kadar bonkör olup olmadığımızı kendimize sorup; yanıtını oruçlu olmanın gerektirdiği dürüstlükle vermemiz lazım. İftarlar vesilesiyle bayramdan bayrama görüşüp hasbıhal ettiğimiz yakın akrabalarımızla aynı sofrada buluşmamızı borçlu olduğumuz oruç mevsiminde, çevremizdeki insanlara karşı ne denli vefalı olduğumuzu düşünmemiz gerekiyor.

Ruhumuza beden giydiren ve bize kutlu isimleriyle muamele eden Rabbimizin bizden bunlara karşılık ne istediğini tefekkür etmek cüret ve cesaretinden yoksun olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmemizin zamanı gelmiş de geçiyor bile. Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri, Sözler eserinin 1.Söz’ünde kendisine sorulan “Asıl mal sahibi olan Allah bizden ne fiyat istiyor’’ sualine verdiği cevapta aslında bizlerin hayat felsefesinde ta en baştan olması gereken temel üç unsuru sayıyordu: “Zikir, fikir ve şükür.’’ Bu üç madde sadece bir ayla sınırlı tutacağımız cinsten öğeler değil; bize ahiret saadeti kapısının anahtarını verecek biletlerdir...


Oruçla baş başayız

Oruçla baş başayız... Dilimizi ve damağımızı kuru tutmanın verdiği ölçülü ve sakin konuşma becerisini daha önce ne zaman gösterdiğimizi bir düşünelim. Normalde namaz kılmazken, sahur sayesinde sabah namazlarını en düzgün ve periyodik bir çizgide eda ettiğimizin farkına varalım. Oruç tutup; öğle, ikindi, akşam farz namazlarını kılmamanın ne derece bedbahtçasına bir çelişki olduğunu itiraf edelim. İrademizi gerektiğinde nasıl da mükemmel bir şekilde kontrol altında tuttuğumuzun farkına varıp kendimizi gurura kapılmaktan ayrı tutup takdir edelim. Tasarrufun hem beden sağlığımız, hem de cüzdan sağlığımız açısından ne kadar olumlu olduğunu derk edelim...

Oruçla baş başayız... Onun Allah’ı anma, anlama, kavramada; Allah’a hamd ve şükür etmede nasıl da değerli bir nimet olduğunu kavrayalım. Oruçla en içten duygularımızla konuşalım. Onu sırf Allah emrediyor diye, Allah’ın rızasını kazanmak için mi tutuyoruz yoksa; zayıflamak, sabır ve irademizi test etmek ya da “Herkes tutuyor, biz de tutalım’’ gibi çarpık bir algıdan hareketle mi tutuyoruz diye bir düşünelim.

Tefekkür sınırsız bir mecradır

Evet, oruç kalkanını üzerimize takıp dış dünyanın çirkef ve günahlarından korunalım. Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri nasıl hapishaneleri birer “Medrese-i Yusufiye’’ye inkılab ettirmişse biz de orucu günah bataklığından beraat etmek için bir tezkere olarak kullanalım. Cenab-ı Allah’ın müşerref kıldığı insan olma bilincini idrak ederek, “zikir, fikir ve şükür’’ unsurlarına sarılalım... Oruçlu ağzınızı ve aklınızı daha fazla yormadan, bahsettiğim zikir, fikir ve şükür kavramlarını çok kısa bir tarzda tanımlamak isterim. Bismillah lafzı zikirdir, meşru dairedeki işlerimize başlarken bismillah demek zikirdir; ahirde, yani sonda elhamdülillah şükürdür. Ortada, yani hayatımızın her anında yapmamız gereken fikirdir. Söz gelimi ağaçlara, güneşe, yıldızlara, fizik, kimya, biyoloji gibi alanlardaki bilgilere bakarak Allah’ın yaratma kudretini düşünüp, tefekkür etmektir. Tefekkür, ucu bucağı olmayan; sınırsız bir mecradır... Evet... Oruçla baş başayız.. Onunla hasbıhal edelim, kendimizle yüzleşelim...

Taraf

Bediüzzaman Haberleri