Said Nursi, Amerikalı milletvekilinin ağababalarının yüzüne tükürmüştü

Cumhuriyetçi Parti milletvekili Bennett, kendisiyle görüşmek isteyen Müslümanlardan, İslamı aşağılayan sorulara cevap vermesi istedi

Ahmet Bilgi'nin haberi:

RİSALEHABER-ABD'nin Oklahoma eyaletinin milletvekillerinden John  Bennett'in, temsil ettiği eyaletteki Müslümanlarla görüşmeden önce dağıttığı ve doldurmalarını istedği formda sorduğu skandal sorular tepkiyle karşılandı.

Cumhuriyetçi Parti'den milletvekili olan jonh Bennett'in, Amerikan-İslam  İlişkileri Konseyi'nin (CAIR) düzenlediği "Temsilcinle buluş" etkinliğinde, kendisini ziyaret etmek isteyen Müslümanlarla buluşmadan önce onlara bir form  dağıtarak, burada yer alan sorulara cevap vermelerini istediği belirtildi. 

CAIR tarafından yapılan açıklamada, "Karınızı dövüyor musunuz?" şeklinde yöneltilen bir sorunun yanı sıra, doldurulması istenen formda "Hazreti Muhammed kendisiyle aynı düşünmeyen putperestleri, Hristiyanları, Yahudileri  öldürürmüş. Buna siz de katılıyor musunuz?" gibi bir sorunun da yer aldığı  kaydedildi.

ABD'de Müslümanların haklarını savunan en büyük örgütlerden biri olan  CAIR de Cumhuriyetçi milletvekilinin yönelttiği sorulara tepki gösterdi. CAIR'in Oklahoma temsilcisi Adam Soltani, yaptığı yazılı açıklamada, "Hiç kimse temsilcisi ile buluşmak için böylesine aptalca, İslamofobik, nefret  kusan, sorulara muhatap olmamalı" ifadesini kullandı. 

ABD basınında yer alan haberlere göre, Bennett'in daha önce İslam  üzerine yaptığı bir yorumda, "İslam bir kanser gibidir, bu ülkede bir an önce önü  kesilmelidir." şeklinde bir ifade kullandığı vurgulandı.

BEDİÜZZAMAN: TÜKÜRÜN O EHL-İ ZULMÜN O MERHAMETSİZ YÜZÜNE!

Bu tür insanlar tarihin her döneminde vardı. Bediüzzaman Said Nursi, bu adamların ağababası hükmündeki İngilizlerin İstanbul'u işgali sırasında benzer küstahlığına cevap değil tükürükle karşılık vermişti. Olay Mektubat'ta özetle şöyle geçiyor:

"Hem madem bir zalim ve vicdansız bir adam, birisini yere atıp ayağıyla onun başını kat’î ezecek bir surette davransa, o yerdeki adam eğer o vahşî zalimin ayağını öpse, o zillet vasıtasıyla kalbi başından evvel ezilir, ruhu cesedinden evvel ölür. Hem başı gider, hem izzet ve haysiyeti mahvolur.

Hem o canavar, vicdansız zalime karşı zaaf göstermekle, kendisini ezdirmeye teşcî eder. Eğer ayağı altındaki mazlum adam, o zalimin yüzüne tükürse, kalbini ve ruhunu kurtarır, cesedi bir şehid-i mazlum olur. Evet, tükürün zalimlerin hayâsız yüzlerine!

Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul’u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. Ben de o zaman Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyenin âzâsıydım. Bana dediler: “Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.”

Ben dedim: “Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle de değil, hattâ bir kelimeyle dahi değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü, o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurâne üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükürmek lâzım geliyor. Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!” demiştim. 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Özel Haberleri