RİSALEHABER
Bugün vefat eden, çocukken Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini bir çok defa görmüş olan Savlı Abdülkadir Zeybek ağabey bazı hatıraların da şahidiydi.
1938 doğumlu olan Abdülkadir ağabey Bediüzzaman Hazretlerinin Sav'ı ziyaretlerini bizzat görmüş, Isparta'ya mektup da götürmüştü.
Anlattıkları arasında ne dikkat çekenlerden biri de bir eşkıyanın Bediüzzaman'la görüştükten sonra İslami bir hayat başlamasına dair.
Meşhur eşkıya "Koruk Efe"nin değişimi
Abdülkadir ağabey, "Ağabeyler Anlatıyor" kitabında bu olayı şöyle aktarıyor:
"Hazret-i Üstad Barla’da iken, Çobanisa Köyünde yaşayan çok meşhur bir eşkıya "Koruk Efe" ki bu hâtırayı bizzat kendi ağzından dinledim:
“Bu adam Şarklı olduğuna göre yanında antika silah vardır”
"Bu adam eşkıyalıktan temin ettiği bir atı Barlalılara veresiye satmış. Bilahare atın parasını almak üzere Barla’ya gidiyor. Fakat atı sattığı adam tarlalara gitmiş. Onu beklerken Barla sokaklarında Barla insanlarıyla sohbet etmeye başlamış. Birden, dağ gezisinden dönen Hazret-i Üstad’ı, üstünde siyah cüppe ve beyaz sarıkla evine girdiğini görüyor. Koruk Efe “Bu kimdir?” diye soruyor. Barlalılar: “Şarktan gelme çok değerli bir âlimdir.” diyorlar. Koruk Efenin âlimlerle bir işi yok aslında. Aklına takılan, “Bu adam Şarklı olduğuna göre, belki yanında antika silah veya kasatura gibi şeyler vardır.” diye düşünüyor.
“Yâ Bâki entel Bâki” vereyim
Ve Hazreti Üstad'ın evine çıkıyor, kapısını çalıyor. Üstad kapıyı açıyor, “Buyurun!..” diyor. “Hocam sizin Şarklı olduğunuzu duydum, ben antika meraklısıyım, tabanca, kasatura gibi bir şeyin varsa alıvereyim.” diyor. Hazret-i Üstad onun yüzüne bakarak, sana “Yâ Bâki entel Bâki” vereyim diyor. Cahil eşkıya bu ne demek diye düşünürken, Üstad o mübarek esmanın tefsirini yapıveriyor. “Seni, beni ve bütün âlemleri yaratan Hâlikımın dostluğunu vereyim.” diyor. Koruk Efe o güne kadar böyle bir hitaba muhatap olmadığından kendini bir heyecan basıyor. Kriz gelip yere düşüyor. Bir müddet baygın kaldıktan sonra gözlerini açıyor. Hazreti Üstad yerinden kalkıyor, tavana astığı enva-i çeşit üzümlerden bir çıngıl koparıp birer birer tanelerini ağzına veriyor. Sonra kolundan tutup kaldırıyor. “Haydi ben sana müsaade ediyorum, o atın parasını alma. ‘Yâ Bâki entel Bâki’ okuyarak evine git.” diyor. Kapısından dışarıya çıkarıyor. At parasını almaya geldiğini söylemediği halde Hazret-i Üstad'ın: “O atın parasını alma.” demesi ve “Yâ Bâki entel Bâki” münacatının manasını vakarla ve ciddiyetle ona anlatması, Koruk Efenin içini hıçkırıklarla doldurmuş. “Şu Barla'nın sokaklarına çıkayım da bağıra bağıra bir ağlayayım.” diyor.
Köyüne tam bir Müslüman ve Nur talebesi olarak dönüyor
Barla’dan uzaklaşınca başlıyor bağırarak ağlamaya, içi boşalmıyor. Sessiz sessiz içinden ağlıyor, fakat içi yine boşalmıyor. “Ben ne yaptım bu güne kadar, bu ömrü niye boşa geçirdim, bunca günahlar işledim…” deyip pişmanlıkla “Yâ Bâki entel Bâki” okuyarak evine geliyor. Barlaya eşkıya olarak giden Koruk Efe, Çobanisa Köyüne tam bir Müslüman ve Nur talebesi olarak dönüyor.
Koruk Efe Nur talebesi olduktan bir müddet sonra, başındaki takke yüzünden iki jandarma tutup onu karakola götürüyorlar. O zaman şapka kanununa muhalefetten mahkemeye veriyorlardı. Koruk Efe savcıya ifade verirken şöyle diyor: “Ben eşkıyalık, hırsızlık yaptım tuttunuz; sarhoş gezdim, karı-kız peşinde ahlaksızlık yaptım, yine tuttunuz buraya getirdiniz. Tamam bu yollar yanlış imiş, anladık. Bari Müslümanlığı yaşayayım dedim, tuttunuz yine buraya getirdiniz. Yahu Savcı bey! Bana bir yol gösterin de oraya gideyim!” deyince savcı jandarmalara: “Bu adamı niye getirdiniz” diyerek salıveriyor.