Birincisi, her kavmin içinde iyiler de olur kötüler de olur. Bu yüzden kötüleri örnek göstererek bir kavmi telin etmek adalet ve vicdan ile bağdaşmaz. Bu asırdaki bazı kötü örnekleri genellemek, hatta maziye teşmil etmek tam bir cinayet ve zulümdür. Arapların İslam’a ve insanlığa olan hizmeti bütün kavimlerin üstündedir, fevkindedir.
İkincisi, asrımızda ırkçılık damarı çok işlenip parlatıldığı için insanlar hakkaniyet ile değil, maalesef bu ırkçı damar ile olaylara yaklaşıyor. Irkçı bir bakışı hakem ve ölçü tayin etmek ve olayları öylece anlamaya çalışmak kabil değildir. Zira ırkçı düşüncenin ayarı bozuk olduğu için hakkı teslim edemez.
ZULMEDER, ADALET ÜZERİNE GİTMEZ
Bediüzzaman Said Nursi bu konuda şunları kaydeder:
"Unsuriyet (ırkçılık) ve milliyet esasları, adaleti ve hakkı takip etmediğinden, zulmeder, adalet üzerine gitmez. Çünkü, unsuriyetperver (ırkçı) bir hâkim, millettaşını tercih eder, adalet edemez." (15. Mektup)
AÇIKTAN “İSLAM DÜŞMANIYIM" DİYEMEYENLER ARAPLARA SALDIRIYOR
Üçüncüsü, Kemalistler ve bazı Türk milliyetçilerinin Araplara olan düşmanlığı ve kini, dinsizliğinden ve İslam nurunun Arapların elinden geldiği içindir. Yani Arap düşmanlığı kisvesi altında İslam düşmanlığı yapıyorlar. Açıktan “İslam düşmanıyım deseler” necip Türk milleti dessasların ne olduğunu anlayıp haddini bildirecekleri için, kendilerini Türk milliyetçiliği ile kamufle ediyorlar.
Dördüncüsü, halihazırdaki arıza ve olumsuzluklar sadece Arapların değil, bütün İslam toplumlarının genel bir arızası ve olumsuzluğudur. Bu arızanın temel sebebi de iman ve ibadet zafiyetidir.
Bu farklı sebeplerden dolayı, bazı insanlar Araplar başta olmak üzere, Kürtler ve sair İslam milletlerine saldırmakta ve düşman ilan etmektedirler. Bizler ise, birkaç din düşmanı, frenkmeşrep ve ırkçı zihniyetli insanların arkasından değil, dinimizin emrettiği müminleri sevmek, hataları için üzülüp dua etmek ve başta kendimizden başlamak suretiyle onların da hatalarını şefkat ve lütufla yaklaşıp tedavi etmeye çalışmalıyız.
"ÂLEM-İ İSLÂM MİLLETLERİ ARABIN METANETİNDEN DERS ALMIŞLAR."
Bediüzzaman şöyle diyor:
"Yeis, ümmetlerin, milletlerin 'seretan' denilen en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemâlâta mâni ve اَناَ عِنْدَ ظَنِّ عَبْدِى بِى hakikatine muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleridir. Şehamet-i İslâmiyenin şe’ni değildir. Hususan Arap gibi nev-i beşerde medar-ı iftihar yüksek seciyelerle mümtâz bir kavmin şe’ni olamaz. Âlem-i İslâm milletleri Arabın metanetinden ders almışlar. İnşaallah, yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyetin kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesânüd ve ittifak ile el ele verip Kur’ân’ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir." (Hutbe-i Şamiye)
Asr-ı saadet, Emeviler ve Abbasiler dönemindeki fetihler ve İslam adına yapılan fedakârlıklar, Endülüs devletinin Avrupa'daki durumu, Arap Müslümanların İslam’ı dünyanın dört bir tarafına yaymaları hep Arapların metaneti sınıfındandır.
Bedir, Uhud, Hendek, Tebük gibi bir çok savaşta Müslüman Araplar hem insanlığa hem de Müslümanlara büyük bir metanet modeli olmuşlardır. Evet, tarih Arapların salabet, metanet ve ihlaslı çalışmalarına şahit olmuş, onların İslam'dan sonraki parlak ve şereflerini nurani bir sayfa olarak insanlığa okutmuş ve okutmaktadır.
Sorularla Risale