Risale Haber-Haber Merkezi
Son Şahitlerden Doç. Dr. Nureddin Topçu anlatıyor:
1944'de İstanbul'dan Denizli'ye tayin oldum. İmtihan ayı olan Haziran'da Denizli'ye gittim. Şehir Oteline indim. Ödemiş'te savcı olan Muslihiddin Sönmez ve ablası Seher Sönmez vasıtasıyla Bediüzzaman Said Nursi'yi tanıdım. Üstad Otelin üst katında oturuyordu.
Denizli Ağır Ceza Mahkemesi, eserlerini bilirkişiye havale etmiş, liseden iki kişiyi bilirkişi tayin etmişler. Zannediyorum bunlardan biri edebiyat, bir diğeri de tarih hocasıydı. Bunlar dinsiz adamlardı. Hele biri büs bütün yılandı; sonradan fecî şekilde ölüp gitti.
Ben Bediüzzaman'ı ziyaret ettiğimde kendisi bana: "Onları bana gönder de ben onları dine davet edeyim" dedi. Ben de, "Efendim onlar çok fena adamlar, vazgeçin" dedim. Bunun üzerine, "Peki öyleyse ehvenini getir, az fena olanı çağır, ben onları dine davet edeceğim, ben onları affettim" diyordu.
Bediüzzaman'daki büyüklüğe bak, biz olsak başını ezmeli deriz, "Ben onları affettim" diyor. İşte büyüklük budur. Ruhî bir ışıktır bu..
Hakikaten onlardan birisi biraz daha (diğerine kıyasla) mutedildi. Fakat Tahir ismindeki çok fena bir adamdı. Mehmet Akif'in, "Acırım tükrüğe billah tükürsem yüzüne" dediği gibi birisiydi. Rahatsız ederler, kimbilir ne söylerler, canını sıkarlar, diyen ben onları çağırmadım.
Bediüzzaman çok büyük bir insandı. "Ben onları affettim" diyordu. İnsanın, idamına sebep olacak şekilde aleyhinde olanları affedebilmesi büyük bir fazilettir.
(Son Şahitler)