Risale-i Nur külliyatının önemli eserlerinden olan Muhakemat’ın Arapça önsözünde dikkat çeken uyarılar yer alıyor. İhsan Kasım Salihi tarafından Türkçe’ye tercüme edilen önsözünde Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri eseri okuyanlara, “Eğer bilmediğin bir şey olursa bir bilenden sor. Ve bu risalenin kız kardeşi olan Türkçesini de oku, onunla beraber anlamaya çalış” ifadesinin kullanıyor.
Tercüme şöyle:
ARAPÇA MUHAKEMAT’IN MUKADDİMESİNİN TERCÜMESİ
Ey “reçetetü’l havas” diye isimlendirilen bu risaleye nazar eden zat!
Bu risaleyi anlamaya çalışırken acele etme!
Eğer bilmediğin bir şey olursa bir bilenden sor. Ve bu risalenin kız kardeşi olan Türkçesini de oku, onunla beraber anlamaya çalış.
Arapçasının muammalarını açıklamış ve anlaşılmasını kolaylaştırılmıştır.
Şimdi ben sanki seninle beraberim; seni görüyorum.
Bu bahçenin kapıcısıyla tokalaşmak istiyorsun; zannediyorsun sana ünsiyet verir.
Sonra bir de bakıyorsun ki sana vahşet veriyor; seni tanımıyor.
Bu sırada ben sana bakıyorum. Sen de bahçeye girmişsin ve ellerini meyvelere uzatıyorsun. Zannediyorsun ki, koparması kolay latif meyvelerdir; sana karşı nazlanmazlar. Birde bakıyorsun onlar sertleşiyor ve dikenleriyle ellerini kanatıyorlar.
Sonra ben sanki senin arkanda duruyorum; meyveleri kopardığını görüyorum. Meyveyi ağzına götürüyorsun, zannediyorsun ki elmadır. Ama bir de bakıyorsun ki o bir incidir ki; taş gibi sert bir şeye dönüşmüş dişlerini kırıyor veya köze dönüşmüş ağzını yakıyor veya zamk gibi ağzına yapışıyor.
Bir de bakıyorum sen o meyveyi yemekten vazgeçiyorsun. Dalların en uçlarındaki meyveleri avlamaya çalışıyorsun. Ben de sana karşı endişeliyim.
Hazırlandım, okunu çektim; zannediyorsun ki o meyveler çıplak ve korumasızdırlar; sen onları hemen yakalayabilirsin.
O gözüne gelen parlaklık meyvelerin güzelliğinden gelen parlaklık değil; sertliğinin parlaklığıdır. Oklarını kırar, senide hayal kırıklığına uğratır.
Şimdi sana kendi makamımda bakıyorum. Gözlerimin ışıkları adeta elleriyle senin başını sıvazlıyor. Şimdide o bahçenin bazı karanlık sokaklarına girdin; zannediyorsun yollar açık, gidilmesi de kolaydır. Birde bakıyorsun ki yol inişli çıkışlı. Duvarlar var, başını çarpıyorsun; taşlar var sanki dişleri gibi seni eziyorlar.
Ben senin bu haline gülüyorum, sense kızıyorsun.
Dönüp bana bakıyorsun, söyleniyorsun ve beddua ediyorsun.
Kızma, acele, etme bekle!
Bu risale, üç kitabın habercisidir. Ama sana icmalle onların bahçelerinin güzelliğinin haberini vermekte acele etti. Ancak Türkçesinin de haberini veriyor. Burada icmalî olanlar Türkçesindendir. Tafsili olarak verildiğinden onunla sohbet et; onu da oku.