Said Nursi hürriyetle imanı birlikte ele almış

6-7 Mayıs günlerinde Bozyazı’da ve Tekeli’de İslâm Yaşar’ın “Bediüzzaman’a göre İslâm Toplumlarının Geleceği ve Dünya Barışı” konulu konferansları gerçekleştirildi...

Fatma Nur Çömçe'nin haberi

İslâm Yaşar, “Bediüzzaman’a göre İslâm Toplumlarının Geleceği ve Dünya Barışı” konulu konferans verdi.

Bediüzzaman’ın ‘Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittiba-ı Kur'ân’dır. Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, tali’siz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâm’dır” sözleriyle başlayan konferans İslâm ülkelerinin durumunun değerlendirilmesiyle devam etti. Müslümanlara kan ve göz yaşının hakim olmasının sebeplerine ve bugünkü İslâm toplumlarının sorunlarına, 100 sene önce Said Nursî’nin çözümler getirdiği, fakat 100 yıldır Said Nursî’nin sesi dinlenmediği için bu kargaşanın son bulmadığı belirtildi.

İslâm Yaşar sözlerini şöyle sürdürdü:

Said Nursî’yi Bediüzzaman yapan esasların temelinde aile eğitimi vardır. Said Nursî, yılın 8 ayı karlı geçen bir beldede, küçük bir evde, kalabalık bir aile ortamında büyümüştür. Ailesi, küçük Said’in yetiştirilmesinde çok titiz davranmıştır. Annesi Nuriye Hanım, bir kez olsun abdestsiz emzirmemiş; babası Mirza Efendi de otlatmaya götürdüğü hayvanların başkalarının tarlasından ot yememesi için ağızlarını bağlamıştır. Çocuklarının helâl rızıkla büyümelerine son derece önem veren bu anne babanın, küçük yaşta Peygamber Efendimizi (asm) rüyasında gördüğünde heyecanlanmayıp telâşa kapılmadan Peygamber’den ilim talep eden, daha 13 yaşındayken cevizlerini kaybettiğinde Abdulkadir-i Geylani’ye “Ey Şeyh sana bir Fatiha bana cevizlerimi buldur” diyebilecek bir makama ulaşıp, onunla manevî âlemlerde diyalog kurabilecek ilmî derinliği kazanan bir evlâtları olmuştur. Said Nursî, küçük bir çocukken camide gaz lambasının ışığında ders aldığı esnada kelebeklerin lambanın ışığına gelerek ateşte yandıklarını müşahede etmiş, babasından kelebeklerin yanmaması için lambanın etrafına kafes örmesini istemiştir. Babası oğlunun bu isteğini ciddiye almış ve lambaların etrafına kafes örerek kelebeklerin yanmasına engel olmuştur. Eğer, o gün, babası bu isteği önemsemeseydi, küçük Said’in gönlü kelebeklerin yanmasından bir kez kanar, iki kez kanar sonra kabuk bağlar bir daha kanamazdı. Fakat Said Nursî, kelebeklerin ateşte yanmasından elem duyduğu gibi, insanların cehennem ateşinde yanmalarına gönlü razı olmamış ve insanlarla cehennem ateşinin arasına Risâle-i Nur’dan bir set çekmiştir.

Anne ve baba bir insanın en tesirli muallimleridir. Eğer bir evin manevî değerleri yüksek olursa o ortamda yetişen çocuklar dünyadayken cenneti yaşamış olurlar. Said Nursî aile ortamında cenneti bulmuş, bütün ilimlerinin temelini aile hayatında oluşturmuştur. Allah ve Peygamber sevgisini ailesinden öğrenmiştir. Hayatını sünnete göre yaşayarak Peygamberi anlamıştır. Peygamberi anladığı ve anlattığı için büyük bir İslâm âlimi olmuştur. Bu yüzden sadece kendi saadeti için değil, bütün insanlığın saadeti için gayret sarf etmiştir.

Said Nursî 20 yaşındayken hayattaki hedeflerini Kur'ân’ı tefsir etmek, 50 talebe yetiştirmek, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir üniversite açmak olarak belirlemiştir. Bu hedeflerin hepsi küçük farklarla gerçekleşmiştir. Risâle-i Nurla Kur'ân’ın tefsirini yapmış ve yüzlerce talebe yetiştirmiştir. Din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir üniversite açmak için çok çabalamış olmasına rağmen çeşitli sebeplerden dolayı bu hedefi yarım kalmış, fakat Nur dershaneleri bu görevi yerine getirmiştir.

Said Nursî idamla yargılanıp beraat ettiğinde teşekkür etmek yerine, zalimin zulmünü yüzüne haykırıp “Zalimler için yaşasın cehennem!” diyebilecek kadar yüce bir imana sahiptir. Gerektiğinde silâhını alıp cepheye koşar, ama yanına kalem ve kâğıdını almayı da ihmal etmez. Said Nursî savaş esnasında sipere girme gereği duymayacak kadar cesur bir komutan; savaşa ara verildiğinde ise İşaretü’l İcaz’ı yazdırmaya devam edecek kadar büyük bir âlimdir.

Said Nursî hürriyetle imanı birlikte ele almış, Müslümanların hürriyeti imanla birleştirerek yaşamak ve hissetmek zorunda olduklarını belirtmiştir. İnsanlığın ve İslâm âleminin kurtuluş reçetesini Kur’ân ve sünnette aramıştır. Her zaman müsbet hareket etmeyi tavsiye etmiş, iman ve Kur'ân’a kalemle hizmet etmenin önemini vurgulamıştır.

Yeni Asya 

Nur Talebeleri Haberleri