Said Nursi, Hüsrev ve Tahiri ile şevklendirirdi

Hasan Atıf Egemen’i vefatının 23. yılında rahmetle anıyoruz

Ömer Özcan’ın haberi:

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “Hüsrev’in ve kahraman Tâhirî’nin bir üçüncüsü oluyor” dediği merhum Hasan Atıf Egemen’i vefatının 23. yılında rahmetle anıyoruz.

Hasan Atıf Egemen, 1900 senesinde Sinop’ta doğmuş olmasına rağmen, hizmet hayatı daha çok ‘Aydın’ taraflarında geçmiştir. Bu sebeple Risale-i Nur’un bir kaç yerinde, ‘Aydınlı Hasan’ olarak anılır. Sadece bir yerde, Kastamonu Lâhikası’nda, ‘Kürt Atıf’ diye de geçer adı. Bunun sebebi, Çivril Kaymakam’ının, Bediüzzaman’ı kastederek “Başımızda bir Kürt varken bir Kürt daha çıktı” şeklinde üst makamlara telgraf çekmesidir.

Atıf Ağabey’in babası ilkokul öğretmenidir. O günkü şartlarda Adana Lisesi Müdürlüğü de yapar. Bu nedenle Atıf Ağabey, liseye Adana’da başlar, Sinop’ta tamamlar. Birinci Cihan Harbi sırasında Sinop’ta önce tahrirat kâtipliğinde mübeyyiz (resmi dairede büro memuru, yazıcı) olarak, sonra telgrafçı olarak görev yapar. Harb-i Umumî’de askerliği telgrafçılıkla biter.

1930’lu yılların ilk yarısında sağlık sebebiyle Ege Bölgesi tarafına yerleşen Hasan Atıf, bu tarihlerde Risale-i Nur’u ilk defa Nazilli’de duyar; kendisine Yakup Cemal isminde bir trenci tarafından eserlerden verilir.

1941 senesinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri’ne ilk ziyaretini Kastamonu’da gerçekleştiren Atıf Ağabey’in bu ziyaretleri, yıllar boyunca devam eder... İlk döneminde, Bediüzzaman Hazretleri yazdığı bir mektupta “Hüsrev’in ve kahraman Tâhirî’nin bir üçüncüsü oluyor” diyerek onu taltif, teşvik ve teşci eder...

1943 Denizli Hapishanesi’ne aynı sebeple giren Hasan Atıf ve Homalı Mehmet Ali Çakıcı’nın orada yakın dostlukları olur ve Hasan Atıf sonradan, Homalıların tavassutu ile Mehmet Ali Çakıcı’nın hemşiresiyle evlenir. Kayınbiraderi Mehmet Ali Çakıcı’nın ismi Şuâlar’da geçmektedir.

Atıf Ağabey, 1949’da Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Sultanhisar bucağına yerleşir. Sultanhisar 1958’de ilçe olmuştur. Burada Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltmaya devam eder ve Osmanlıca hususunda çok sayıda talebe yetiştirir. Yakın çevreyi de devamlı gezmeye başlar. 1952’de yakın talebesi Sabri Karagöz ve Konyalı Halıcı Sabri ile beraber Nazilli’de çok ağır şartlar altında bir hapis hayatı daha yaşar.
Hasan Atıf Egemen, Ege’de geçimini sepet, çuval, süpürge satarak temin eder. Daha sonra Cevşenü’l-Kebir, Delaili’n-Nur, Hülasatü’l-Hülasa yazarak İzmir’de tabettirir. Osmanlıca hattı çok mükemmel ve okunaklıdır.

Atıf Ağabeyi yakından tanıyan bütün ağabeyler onun velayet, keramet ve takva sahibi bir zat olduğunu; az konuşup, huzurlu, sessiz, sakin, sükûnet içerisinde bir hayat geçirdiğini ittifakla belirtmişlerdir.

Risale-i Nur’da Hasan Atıf Ağabey’in ismi çok geçmektedir. Sadece Kastamonu Lâhikası’nda 36 yerde geçmektedir. Emirdağ Lâhikası’nda da Üstad Bediüzzaman’ın “Başta Hüsrev ve Tâhirî olarak 12 kahraman” dediği varisleri arasında da ismi sayılmaktadır.

Vefatına birkaç sene kala, sevenleri, Atıf Ağabey’i İzmir’e götürürler ve Yeşilyurt semtinde bir eve yerleştirirler. Aynı evde 27 Nisan 1988 tarihinde, 88 yaşında iken vefat eder. Mezarı Çamlık’ta, Ahmet Feyzi Kul Ağabey’le yan yana bulunmaktadır.

Hasan Atıf Egemen ile ilgili kapsamlı ve müdellel hatıralar hazırlanmakta olan “Ağabeyler Anlatıyor-5” kitabımızdan okunabilir.

www.RisaleHaber.com

Nur Talebeleri Haberleri