RisaleHaber-Zaman Yazarı M. Nedim Hazar, ABD'li bir kadın film oyuncusunun hazin hikayesini kaleme aldığı makalesinde, günahlarla geçen ömrün ihtiyarlık günlerindeki pişmanlığını kaleme aldı.
Bediüzzaman'ın Eskişehir Hapisanesinde kaldığı günlerde, bir lisenin bahçesinde dans eden kızların 50 sene sonraki haline ağladığı hatırlatan Hazar, yazısına şöyle devam etti:
"Bir star olarak gidiyor Hollywood'a, kullanılmış bir diş fırçası gibi geri dönüyor beş parasız olarak. Evleri, iş hanları, yalıları, arabaları, neyi varsa sömürülüyor, elinden gidiyor. Şimdilerde yine başladığı noktada gibi. Küçücük odasında aynaya bakıyor iç geçirerek ve hayallere dalıyor yalnız başına. Birkaç yıl arayla iki kanser atlatmış. Arada sırada çıktığı şovlardan altı aylık kirasını çıkarttığı zaman mutlu. Şimdi bozuk bir ev eşyası gibi çatıya atılmanın verdiği burukluk ile daha da utangaç ve yaşadığı acıların yüzüne yüklediği kırışıklıklar ile daha mutsuz yaşıyor.
"Bediüzzaman, Onbirinci Şua'nın Üçüncü Meselesi'nde bir zaman, Eskişehir Hapishanesi'nin penceresinden gördüğü manzarayı betimler; bahçede vur patlasın çal oynasın eğlenen kızlar! Bilinç yok, gelecek kaygısı yok, aile sorumluluğu hak getire. Ve Bediüzzaman manevî bir sinema ile 50 yıl ileri sarar filmi, görür ki kızların çoğu ölmüş, kimi gençken iffetini korumamanın verdiği eziklik içinde... Ve ağlar büyük beyin yapıcı.
"Şöyle der: "Geçmiş zamanın elli sene evvelki hadisatı sinema ile hal-i hazırda gösterildiği gibi, gelecek zamanın elli sene sonraki istikbal hadisatını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalâlet ve sefahatin elli-altmış sene sonraki vaziyetleri onlara gösterilseydi, şimdiki güldüklerine ve gayr-ı meşru keyiflerine nefretle ve teellümlerle ağlayacaklardı."