Risale Haber-Haber Merkezi
Son Şahitler'den Satı Yılmaz anlatıyor:
"Bediüzzaman'ı ilk gördüğümde bir Osmanlı gibi başında sarığı ile çok heybetli bir hali vardı, beni çok etkilemişti.
"Kastamonu'da yaşıyorduk. Bediüzzaman'ın ve on-on beş talebesinin birlikte Denizli hapishanesine götürüldüğünü öğrenince çok üzülmüştüm. Daha sonra bir kaç gün geçti ve mahkemelerinin olacağını duydum.
"Bir kaç arkadaş Denizli'ye gitmeye karar vermiştik. Derken mahkemeye gittik. Mahkemeye çeşitli yerlerden gelenler vardı. Bunların içinde avukatlar da vardı. Mahkemeye ilk önce Nur talebeleri, daha sonra ise ayrı bir koğuşta olan Bediüzzaman Hazretlerini getirmişlerdi.
"Üstad geldiğinde salonda büyük bir sessizlik olmuştu. Kalabalıktan üç adam Bediüzzaman'a yaklaşarak avukat olduklarını, ücretsiz olarak davasına bakacaklarını söylemişlerdi. Bediüzzaman Hazretleri ise tebessüm ederek, 'Zahmet ettiniz, Allah razı olsun, siz müsterih olunuz, inşaallah Risale-i Nur kendi avukatlığını yapacaktır' dedi.
"İlerleyerek talebelerine yaklaştı. Nur talebelerine, 'Merak etmeyiniz kardeşlerim, inşaallah beraat edeceğiz buradan' demişti.
"Az sonra mahkeme başlamıştı. Etrafta dolaşan dedikoduya göre Bediüzzaman ve talebeleri sekiz ile on yıl hüküm giyeceklerdi.
"Bu kötü haberleri duyunca epey keyfim kaçmış ve çok üzülüyordum.
"Mahkemede Bediüzzaman'ın duruşunu, o heybetli, o haşmetli ve o vakur halini hiç unutamıyorum. Sanki mahkemenin huzurunda bir sanık, bir maznun değildi. Artık son duruşmaları da olmuş ve Üstad talebeleriyle birlikte hep beraat etmişlerdi.
(Son Şahitler, Necmeddin Şahiner)