Risale Haber-Haber Merkezi
Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi yazarı Bekir Sıdki, Said Nursi'nin laik sistemin zulmüne maruz kaldığını söyledi.
Radikal gazetesinde yer alan tercümede, "Türkiye’de bugün, cumhuriyetin kurucusu Kemalist ideolojinin defnedilmesiyle sonuçlanacak gibi görünen bir tartışma yaşandığı"na dikkat çeken Sıdki, "AKP yönetimiyle geçen yılların bu ideolojinin aşamalı biçimde tükenmesine sahne olduğu doğru. Ancak şimdiye dek bu ideoloji hakkındaki tartışmalar genel olarak kurucu liderin şahsından uzak tutuluyordu. Sözgelimi, Can Dündar’ın çektiği ‘Mustafa’ belgeseli protesto selini körüklese de, tartışma kurucu liderin ‘tanrılaştırma buzdolabı’na konulmasıyla son bulmuştu" dedi.
Erdoğan ve Gül'ün, semboller-isimler cephesinde bir devrim hamlesine ustalıkla liderlik ettiğini ifade eden Sıdki, "Erdoğan Türkiye’de kültürel çeşitlilikten dem vuruyor, düşüncelerini ifade ederken bazı Kürt, Alevi, İslamcı ve Marksist isimlere değiniyordu. Oysa Türk rejimi bu isimleri cumhuriyetin ‘düşmanı’ saymıştı. Bu isimlerin en belirginiyse, laik sistemin zulmüne maruz kalan Said-i Nursi" şeklinde yazdı.
Kürt sorununun çözümüne dair düşüncelerin kamuoyunda kapsamlı bir diyaloğun başlatılması bütün klasik kırmızı çizgileri ve duvarları yıktığını vurgulayan Sıdki, Onur Öymen'in Dersim sözleri hatırlatıldı. Öymen'in sözleriyle "cinin şişeden çıktığını" da sözlerine ekleyen Sıdki, yazısını şöyle sürdürdü:
"Geçen hafta boyunca, ordu tarafından öldürülen kurbanların sayısı 90 bin sivil olarak tespit edilen Dersim olayına üzerine onlarca makale ve söyleşi yayımlandı, açıklamalar yapıldı. İş Erdoğan’ın Dersim’de yaşananları ‘katliam’ diye nitelemesine kadar vardı. Bu sözlerin anlamını kavramak ancak binlerce Türk’ün Atatürk’e hakaret etme gerekçesiyle yargılandığını hatırlamakla mümkün. Bazı davalar hâlâ devam ediyor ve çocuklar bile muaf değil. Geçen yıl 14 yaşında bir öğrenci Atatürk’ü ‘inek’ diye niteleyince öğretmen çocuk hakkında şikâyette bulundu. Öğrenci üç yıl hapis istemiyle yargılandı. Bu olay, geçen haziran kadar yakın bir zamanda yaşandı.
"Dersim’e dönersek; konuyla ilgili açıklama yapanların çoğu, kentin savaş uçaklarıyla bombalanması da dahil Dersim katliamına yol açan baskıcı kararların sorumluluğunu Atatürk’e yükledi. Atatürk’ün yönetim şeklinin diktatöryal yapısı üzerine yapılan tartışma, isyancılarla mücadelede şiddetin kullanılması meselesiyle sınırlı değil. Tartışma, ülkeyi 1950’lere dek tek partili sistemle yöneten CHP’yle mücadele etmek isteyen her oluşumun bastırılmasını da kapsıyor.
"Geçmişte resmi tarih Atatürk’ü heybetli göstermek için gerçekleri sildi veya tahrip etti. Eskiden, Atatürk’ün diktatörlük tarihiyle mücadele etmek zorunda kalanlar ikinci isim olan İsmet İnönü’yü suçlardı. Bugünkü tartışmaysa Atatürk’ü her türlü manevi korumadan soyutluyor, baskıcı tarihinin askeri ve siyasi sorumluluğunu kendisine yüklüyor. Türkiye Atatürk’ün ölümünden 71 yıl sonra, Kemalizm’in de ölümünü kutlayacak mı?