Risale Haber-Haber Merkezi
1926 yılında Safranbolu’da doğan Mustafa Oruç (Ramazanoğlu) ağabeyimiz, Kastamonu’da daha ortaokul talebesi iken, ilk defa Abdullah Yeğin Ağabey tarafından Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine götürülmüş, Üstad’ın mübarek ellerini öpmüş ve dualarını almıştır.
Karabük Demir Çelik Fabrikası’nda uzun yıllar doktor olarak çalışan ağabeyimiz, 11 Şubat 2009 tarihinde Karabük’te vefat etmiştir. Emirdağ Lâhikası’nın müteaddid yerlerinde “üniversiteli nurcu” manalarında “Mustafa Oruç” olarak ismi geçmektedir. Soyadını sonradan Ramazanoğlu olarak değiştirmiştir.
Merhum Mustafa Ramazanoğlu, Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan’ı, 23 Temmuz 1998 tarihinde Karabük’te evinde kabul etmiş ve hizmet hatıralarının kaydına izin vermiştir. Vefat yıldönümü vesilesiyle hatıralarından bazı bölümleri yayınlıyoruz...
RİSALELERDE ADI GEÇEN MUSTAFA ORUÇ BENİM
Risalelerde adı geçen Mustafa Oruç benim. Baştan soyadı için Ramazanoğlu diye müracaat etmiştik. O zamanlar kabul edilmedi. Sonra serbest bırakıldı, biz de tashih ettirdik. Maraş’ta bir Mustafa Ramazanoğlu daha var, o da akrabamızdır.
AFYON HAPİSHANESİNDE ON BEŞ GÜN LÂĞIMLARIN İÇİNDE KALDIK
Afyon Hapishanesi (1948), eski Osmanlı zindanlarından... Bir koğuşta 80-90 kişi balık istifi kalıyor... On beş gün lâğımların içinde kaldık... Gece gündüz farelerle beraberdik... Orada bir-iki defa Üstad’ın testisini doldurdum. O kadar zayıflamışım ki, hapisten çıkınca bavulumu alıp otele zor gidebildim.
BEDİÜZZAMAN, AFYON SAVCISI’NIN LAFINA GÜLDÜ GEÇTİ
Bir gün savcı çağırdı, “Siz talebesiniz, bu Kürt’tür; devlet kuracak, sizi maşa olarak kullanıyor” dedi. Bunları Üstad’a anlattım, Üstad da güldü geçti...
Orada 47 gün kaldıktan sonra yapılan muhakemede beraat ettik.
Savcı, beraat neticesinde bizi odasına çağırarak, “Siz talebesiniz, böyle siyasetle iştigal etmeyin, kendi vazifenize devam edin; bu zat sizi piyon olarak kullanmak istiyor” dedi.
Biz de: “Bizi 163. madde ile dini siyasete alet etmekle ittiham ediyorsunuz. Bu zat eserlerinde, ‘Eûzubillâhimineşşeytani vessiyâseti’ diyor” dedik, onu susturduk.
Bu tevkif meselesi imtihan zamanına rast geldiği için bir sene kaybımıza sebep oldu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyordum.
‘LEMAAT, HAKİKAT ÇEKİRDEKLERİ, SÜNÛHAT, MUHÂKEMAT’ RİSALELERİNİ ÜSTAD’A GÖNDERDİM
İstanbul’da bulunduğumuz zaman Bayezid Camii avlusunda bulunan Sahaflar Çarşısı’nda Muzaffer Ozak isminde bir zat, benim Üstad’la alâkamı bildiği için, Üstad’ın eski eserlerini bana satardı.
‘Lemaat, Hakikat Çekirdekleri, Sünûhat, Muhâkemat’ bunlardandır.
‘Lemaat Risalesi’ni Üstad hazretlerine gönderdiğim zaman, Üstad çok memnun olarak; Sözler kitabının zeylinde onu da neşretmişlerdi. Hatta “Seni 40 sene hizmet etmiş bir talebem olarak kabul ediyorum” demişlerdi. (O zamanlarda Eski Said’in bu eserleri Hz. Üstad’ın yanında mevcud değildi.)