Risale Haber-Haber Merkezi
Takvim Gazetesi yazarı Arda Uskan, "efsane isim" olarak nitelendirdiği Bediüzzaman Said Nursi'nin "artık tabu olmaktan çıktığını" söyledi. Bediüzzaman ile ilgili sinema yapılmasını olumlu karşılayan Uskan, bazı eleştirilerini de yöneltti.
İşte Arda Uskan'ın yazısı:
Rüya görmeyen yönetmen aranıyor!
Türkiye'nin gerçekten yeni bir döneme girdiğini, politik vurgulardan uzak tuttuğum dünyamda ben ve benim gibiler bile hissedebiliyorsa ne mutlu...
Üstelik sevindirici örneklerle. İşte Ahmet Kaya... 10 yıl önce linç etmeye kalktığımız insanı, tüm sözleri ve şarkılarıyla başlarımıza taç ettik yeniden. "Kürt yoktur, onlar dağ Türkleridir, karda ayaklarına tahta kızak takıp yürüdükleri, karı ezerken kurt diye ses çıkardıkları için onlara Kürt denir!" diyerek bizleri uyutmaya çalıştıkları günlerden bakın nerelere geldik.
***
Ahmet Kaya gibi ama bambaşka bir yelpazede yer alan bir efsane isim Bediüzzaman Said-i Nursi de bu günlerde artık tabu olmaktan çıkıyor. O da tabu muydu demeyin, 27 Mayıs'ta mezarı yıktırılmıştı bilen bilir. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde ise 'adını' ananın dili koparılırdı. Bir de sahte entelektüellerin, bilinçsiz Kemalistlerin hedefindeki en önemli isimdi Nursi...
***
Ve şimdi Nursi'nin yaşamını anlatan bir film çekiliyor! Tam sırasıdır hatta geç bile kalınmıştır.
Bu günün gençlerinin adını bile bilmediği ama zamanında büyük kitleleri etkileyen, peşinden milyonlarca insanı sürükleyen bir insan Said-i Nursi...
***
Peki filmi kimler yapıyor?
Şahsen tanımıyorum ama yapımcısının, yönetmeninin ve senaristinin konuya ait 'açıklamalarını' duyunca hevesim kursağımda kaldı. Yönetmen Mehmet Tanrısever şöyle başlıyor konuşmasına; "Üstad Bediüzzaman'ın hayatını 80'li yıllarda okumuştum. O yıllarda hayran oldum hayatına, cesaretine, mertliğine, dürüstlüğüne... Sonra 90'lı yıllarda, Minyeli Abdullah dönemlerinde, talebeleri söylemişti 'çekin' diye. O zamanlar üstat rüyasında senarist arkadaşa göründü ve izin vermedi, 'Zamanı değil, beni tanımıyorsun' dedi"
***
Daha bu şoku üzerimden atamamışken yönetmen ikinci bombasını patlatıyor. Kendisi meğer bu sefer filmin çekimi için, üstattan bizzat okey almış! Nerede? Tabii yine rüyasında. Nasıl olduğunu şöyle izah ediyor; "Aradan geçen bu 20 senede benim elime birkaç senaryo geldi üstatla ilgili. Ben gelenlere diyordum, 'Üstat size izin vermez, manevi âlemde size kızar.
Bakın bize de izin vermedi' diye. Netice olarak biz üç arkadaş toplandık. Dedik yine böyle bir engel çıkarsa yapmayız filmi.
Senaryoyu yazdıktan sonra, bir sevinçle üstadın bize teşekkürünü gördük. Rüyamda gelip sarıldı bana. İster inanın ister inanmayın böyle yaptım ben."
***
Hani neredeyse diyecek ki Said-i Nursi hikayenin genel akışını beğendi ama 'bazı epizotları değiştirin, sekansları kısa tutun ve kurguyu da ehil eller yapsın' diye buyurdu.
***
Koskoca Said-i Nursi'yi magazine malzeme yapacaksanız hiç dalmayın bu derin konulara arkadaşlar. Rahmetlinin kemiklerini de sızlatmayın. Onun felsefesini, dünya görüşünü de böyle ayaklar altına almayın. Ricamız, projenin tercihan rüya görmeyen bir senarist ve yönetmen tarafından hayata geçirilmesi. Ki biz de bu konuda tüm ön yargılarımızdan soyutlanıp, 'uhrevi dünyanı gerçeklerini' daha iyi kavrayabileyim.