Ekrem Altıntepe'nin haberi
Yazar, gazeteci, sanatçı ve ilim adamlarımıza vefatının 50. yıldönümünde Bediüzzaman Said Nursî’yi ve Risale-i Nur Külliyatı hakkındaki düşüncelerini sorduk.
Prof. Dr. Niyazi Öktem
Ben Said Nursî’yi İslam Nahta hareketi içerisinde görüyorum. O, İslam kurallarını, muamelata ilişkin, ukubata ilişkin kurallarını değişen zaman şartlarına göre yoruma tabi tutulması esasını benimseyen bir mütefekkirdir. Yani lafzî yorumlar tabii ki geçerlidir ama işte tıpkı Mehmet Akif’in de dediği gibi -ki o da aynı hareketin içindedir bence- asrın idrakiyle anlamak lazımdır muamelata ve ukubata ilişkin konuları…
Said Nursî, 20. yüzyılda İslam dünyasında akılla imanı sentezleyen -ki İmam-ı Rabbani geleneğidir bu- bunu gerçekleştiren bir düşünürdür. Bu önemlidir. Yani iman ediniz önce ama aklınızı kullanarak da Allah’ın hakikatlerine gideceksinizdir. Dolayısıyla aklı ihmal etmeyen bir olay bu.
Bediüzzaman, tefekkür okullarına kapı açmıştır. Tefekkür ve icraat… Bediüzzaman’ın metodu başka dinlerle, başka mezheplerle diyaloga dayalı... Batı’ya bakışı da Alevilere bakışı da diyaloga dayalıdır. Bir Batı var, bir Avrupa var, başka dünyalar var. Biz buna yabancı kalamayız. Bediüzzaman aynı zamanda dinler arası diyaloga da kapı açan kişidir. Rum Patrik Athenagoras görüşmesi ve Papa’ya mektup yazmasını bu sadetten olarak değerlendirebiliriz. Bu açıdan 20. yüzyıl İslam tefekkürü içerisinde önemli bir açılım kapısıdır bu. Batı düşüncesini, Nur tefekkürüyle, Bediüzzaman düşüncesiyle sentezleyip yorumlamak şeklinde bir açılım yapmak faydalı olacaktır.
Bediüzzaman’ın Kurtuluş Savaşı’nı desteklediği aydın kitle tarafından bilinmiyor. Said Nursî’nin Atatürk tarafından davet edildiği, Meclis’te konuşma yaptığı daha sonra niye ayrıldığı bu kesim tarafından bilinmiyor. Bunun nedenlerini sadece bu yolda giden insanlar biliyor ama bunu geniş kitlelere aktarmak lazım. Bediüzzaman, yaygın bir şekilde Cumhuriyet düşmanı olarak gösterilmeye çalışılıyor ama öyle değil. Bunları anlatmak lazım...
Moral Dünyası Dergisi