Risale Haber-Haber Merkezi
Yeni Akit yazarı Ali Erkan Kavaklı, "Bin yıl birlikte yaşadığımız Kürt kardeşlerimizle bin yıl daha yaşayacağız ve İslam Birliği idealini gerçekleştireceğiz. Bölünmeyeceğiz, birleştireceğiz" dedi.
Osmanlı Devleti’nin parçalanıp yok edildiği yıllarda Paris’te bir konferans düzenlendiğini ifade eden Kavaklı, Bediüzzaman ve arkadaşlarının buna karşı yaptıkları girişimi hatırlattı: "20 Şubat 1920’de Kürtleri temsil eden Şerif Paşa, Ermeni Heyet Başkanı Boğos Nubar Paşa ile bağımsız Kürdistan anlaşması imzalar. Anlaşmanın medyada yer almasından iki gün sonra Bediüzzaman Said Nursî ve arkadaşları İkdam gazetesine açıklama yaparlar ve derler ki:
'Henüz 500.000 şehidin kanı kurumadan yapılan anlaşmayı protesto ediyoruz. Kürtler, İslamiyet’in zararına olacak bir ayrılık peşine düşmeyecekler, antlaşmayı imzalayanları tanımayacaklardır.' Protestoların sürmesi üzerine antlaşma neticesiz kalır."
Bediüzzaman'ın Şeyh Said ve Abdülhamit ile iletişime geçtiğine de dikkat çeken Kavaklı, yazısını şöyle sürdürdü:
"Doğu’da isyan çıkaran ve kendisine katılmasını isteyen Şeyh Said’e Bediüzzaman şu cevabı gönderir: “Türkler uzun asırlardan beri İslamiyet’e hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiş bir millettir. İslamiyet’in asırlarca bayraktarlığını yapmış bir milletin torunlarına kılıç çekilmez.”
Bediüzzaman, Doğu’da bir üniversite açmak için 2. Abdülhamit Han’a dilekçe verir. Medresü’t-Zehra adını verdiği üniversitenin açılması için yoğun çaba harcar ve şöyle der:
“Kürtleri şimdiye kadar mahveden iki büyük bela vardır: Biri ihtilaf, diğeri eğitimin marifetlerinin hakkıyla gerçekleştirilememesi. Kürtler, eğitim, sanat ve fenlere muhtaçtır. Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir, aklın nuru fünun-ı medeniyedir. Bu şekilde tedrisat yapılınca mektepliler dinsiz olmaktan, medreseliler de taassuptan kurtulacaktır. Ekser enbiyanın Şarkta, ekser filozofların Batı’da çıkmaları, kader-i ezeliyenin bir remzidir ki Şark’ı ayağa kaldıracak dindir.”
Kürtler içinde Bediüzzaman’ı okuyan ve Nur Talebesi olan önemli bir kesim var. İslamiyet, Müslümanları kardeş ilan eder. Din kardeşliği, ırkçılıktan daha güçlü bir bağdır. Yıllardır Türk milliyetçiliği adı altında ırkçılık yapanlar, Kürt ırkçılığının doğmasında önemli rol oynadı.
Irkçılık çıkmaz sokaktır ve dinin yerine uydurulmuş bir ideolojidir. Kürtler ve Türkler, bin yıl birlikte yaşamış ve büyük devlet ve medeniyetler kurmuş insanlardır. Birlikten kuvvet doğar, ayrılıkta azap vardır. Müslümanlar, İslam birliği idealine gönül vermiş insanlardır.
Avrupalılar, Avrupa Birliği’ni gerçekleştirirken bizim Anadolu’da Kürt-Türk ayrımcılığı yapmamız, akla ve mantığa zıttır.
Dün Ermenilerle birlikte “Bağımsız Kürdistan” antlaşması imzalayanlar, bugün de İsrail’i mutlu edecek, Ermenileri sevindirecek hülyalar peşinde koşuyorlar.
Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türkleri, Ermeni-Batı-İsrail projeleri bölemeyecektir.
Aksine Müslümanlar, “Muhakkak ki müminler kardeştir” ayetinin tecellisi için çalışacak, Kürt devleti projesi akim kalacaktır.
Bediüzzaman der ki:
“Tarih bize gösteriyor ki Müslümanlar ne derece dine sarılmış ise terakki etmiş, ne vakit dinde zaaf göstermiş ise geri kalmışlardır. Başka dinlerde bilakis, kuvveti zamanında vahşet, zaafı zamanında temeddün (ilerleme) hâsıl olmuştur.”
Bin yıl birlikte yaşadığımız Kürt kardeşlerimizle bin yıl daha yaşayacağız ve İslam Birliği idealini gerçekleştireceğiz. Bölünmeyeceğiz, birleştireceğiz.