Risale Haber-Haber Merkezi
Ezan-ı Muhammedi 8 Temmuz 1932 tarihinden itibaren 18 sene boyunca Arapça okunamadı. Yasaklandı. Türkçe olarak minarelerden okundu. 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Adnan Menderes'li Demokrat Parti, 67 sene önce bugün, 16 Haziran 1950 tarihinde ezanın tekrar aslı gibi okunabilmesi için izin verdi.
Bediüzzaman Hazretleri Türkçe ezana, ezan demez şarkı derdi. Nuruosmaniye Camii Başimamlığı dâhil, Diyanet’te uzun yıllar hizmet veren Enver Galip Ceylan’ın Bediüzzaman hazretlerini iki defa ziyaret etmişti. Merhum Enver Ceylan hoca efendi ilgili hatıralarını Ömer Özcan’a anlatmış ve Ağabeyler Anlatıyor-3 kitabında tamamı neşredilmiştir.
Enver Galip Ceylan uydurma ezanla ilgili Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin tepkisini şu şekilde anlatıyor:
“MİNARELERDE SÖYLENEN O ŞARKIYIIII! SEN DE SÖYLEDİN Mİ?”
Şişli Camiinde müezzinliğe devam ederken, 1952 senesinde Üstad’ın İstanbul’a geldiğini ve Akşehir Palas Otelinde kaldığını duydum, hemen ziyaretine gittim.
Üstad bana döndü:
-“Sen ne işle meşgul oluyorsun?”
-“Müezzinim Üstad’ım” dedim.
-“O şarkıları sen de söyledin mi?” dedi. Hatta üzerine basarak “O şar’k’ıları” derken, ‘Kaf’ harfine basarak tecvidli söyledi. Tabi ben hayret ettim. Ben şarkı söylemedim hiçbir yerde diye bir taraftan düşünüyorum.
-“Nasıl Efendim?” dedim. Sağ elinin şahadet parmağını kaldırıp sallayarak,
-“Minarelerde söylenen şarkıyıııı!” dedi. O zaman ben terlemeye başladım, büyük kusur yapmışım diye.
-“Maalesef Efendim” dedim. Sesini fısıldar gibi alçaltarak,
-“İstiğfar edin, istiğfar edin” dedi.
BİR MÜEZZİN TALEBEM SORMUŞTU: “ÜSTAD’IM, BU EZAN SAYILIR MI?”
Ben başımı eğdim, düşünürken Üstad Bediüzzaman birdenbire dedi ki: “Yeni ezan denilen şey çıktığı zaman benim talebelerimden bir genç de müezzin idi. Bana geldi, “Üstadım, bu ezan sayılır mı? Ben ayrılayım mı, bu ezanı okumaya devam mı edeyim?” diye sordu. Ona, “Bu ezan sayılmaz, sen bu müezzinliği bırak” diyeceğim sırada kalbime ihtar olundu ki; “Bu muhlis kardeşim bu vazifeyi bırakırsa onun yerine hevesli, isteyerek, severek bir fasık gelecek, hem kendi günaha girecek, hem de başkalarını günaha sokacak.”
Bir çare düşündüm, “Kardeşim sen minareye çıktığın zaman ezanın aslını Allah-u Ekber! diye başlayarak sonuna kadar kendi duyacağın kadar okursun; sonra da onların dediğini dersin, inşallah mesuliyetten kurtulmuş olursun. Hem ezanı okumuş, hem de ceza görmemek için tercümesini ilan etmiş olursun’ dedim.”
BU DİVANELER EZANI SADECE BİR DAVETTEN İBARET SANIYORLAR
Üstad Bediüzzaman devamla, “Bu divaneler ezanı sadece bir davetten ibaret sanıyorlar yahut kasten öyle düşünüyorlar. Hâlbuki ezan bir davetten ibaret değildir. Ezan şeair-i İslamiyedendir. Ezan esasat-ı diniyeyi günde beş defa âleme, bütün insanlık âlemine ilan ve ilamdır” dedi.
Müezzinlik dersi alırken biz ilan ve ilamı biliyorduk ama şeair-i İslami’ye olduğunu duymamıştım. İlk defa Üstad’tan duydum.
OSMANLI’DA; ‘VAKT-İ SALA YÂ MÜ’MİNİN’ DİYE NİDA EDERLERDİ
Üstad şunu dedi: “Eğer öyle olsaydı, vaktiyle Osmanlı devrinde büyük çarşılarda münadiler vardı. Orada ezan kolay duyulmazdı, onun için ezandan evvel namaza hazırlanılması için münadiler Müslümanların çarşısında dolaşırdı. ‘Vakt-i Sala yâ mü’minin, Vakt-i Sala yâ mü’minin’ diye nida ederlerdi. Kelam Arapça olduğu için Arabistan’da da böyle, Osmanlının her tarafında da öyle” dedi. Ben bunu sonra İstanbul’da büyüklere sordum “Evet öyledir” diye cevap verdiler. Bunu da ilk defa Üstad’tan duydum.
AKSEKİLİ HAMDİ EFENDİYE, ‘BUNA NASIL RAZI OLDUNUZ’ DİYE SORDURDUM
Sonra Üstad Bediüzzaman Said Nursi, “Bu yeni ezan çıktığı zaman Diyanet’teki insanlar buna nasıl razı oldu diye bir talebemi Diyanet’e gönderdim. O zaman Diyanet’te bir ilim heyeti var. O ilim heyetinin başında bulunan –henüz reis değil- Aksekili Hamdi Efendiye ‘Buna nasıl razı oldular, nasıl fetva verdiler, benim selamımı söyle Hamdi Efendiye git sor” dedim.” Hamdi Efendi dinliyor, ‘Molla Said Efendi çok haklı ama çok uğraşmakla beraber maalesef mani olamadık’ demiş zavallı” dedi Üstad.
ÜSTAD MÜEZZİNLİĞİN SEVABINDAN BAHSETTİ
Ve ondan sonra ezanın faziletinden, müezzinliğin sevabından bahsetti Üstad. Hz. Ömer’in (ra), “Benim üzerimde eğer halifelik gibi bir yük olmasaydı müezzin olurdum” dediğini, faziletinin çok yüksek olduğunu, müezzinin ezanının duyulduğu yerlerdeki mahlûkat adedince müezzine sevap yazıldığını anlattı böyle bir müjde verdi bize Üstad.