1922 Emirdağ doğumlu Hamza ağabey 16 Haziran 1991 tarihinde yine Emirdağ’da vefat etti.
Bediüzzaman Hazretlerinin ikinci Emirdağ Hayatı sırasında, Üstad’ın müsaadesiyle Demokrat Parti İlçe Başkanlığı yapan Hamza Emek ağabeyin ismi, Emirdağ Lâhikasında Demokratlar azalarından Nur talebeleri sayılırken “Hamza” olarak birkaç yerde geçmektedir.
KARDAŞLARIM, KORKMAYINIZ, RİSALE-İ NUR BU MEMLEKETE HAKİMDİR
Bediüzzaman'la ilgili bir çok hatırası bulunan Hamza Emek anlattıklarından biri de şöyleydi:
"Üstad Ankara tarafından Emirdağ'da yeniden ikamete mecbur tutulmuştu. Bu defa müracaatla Isparta'ya gitti. Tekrar hasta olarak Emirdağ'a gelirken Çay kazâsından çevrilip, Afyon'a gönderildi. Afyon'daki iki gün kaldı. Bizler merakla beklerken Emirdağ'a geldik. Dışarlarda çok kalabalık vardı. Üstad çok hastaydı. Bunu sezdirmemek için ben ve Zübeyir, Üstadın koluna girip bahçeye aldık. Sonra da ben Üstadı kucaklayıp yatağına yatırdım. Şiddetli hastaydı. Biz de başucunda bekliyorduk.
Daha sonra aniden iki defa uyandı. Tebessüm ediyordu. Gülerek buyurdu ki: 'Kardaşlarım, korkmayınız, Risale-i Nur bu memlekete hakimdir. Masonların, zındıkların ve komünistlerin belini kırmıştır. Biraz zahmet çekeceksiniz, fakat sonu çok iyi olacak' diye sevinçlerle anlattı. Bilâhare yeniden uyandı. Hiçbirşey olmamış gibi namaz kıldı. Kardaşları çağırttı ve hepsiyle ayrı ayrı vedalaştı. Isparta'ya gitmek üzere Emirdağ'ından ayrıldı.”
"ÇOCUKLARA OLAN ŞEFKATİ"
"Ayşe, Nurcan, Nuray ve Şirin isimli kızlarımdan Şirin'in ismini Üstad vermişti. Ayşe beş-altı yaşındayken, gidip Üstad'a olan sevgisinden cübbesinin altına girmişti. Üstad 'Bu kimin kızı?' diye sorunca, Zübeyir Ağabey 'Hamza'nın kızı' diye cevap vermiş. Sonradan Üstad bana lâtifeyle 'Hamza, pek acip bir kızın var' diye lâtifede bulundu."
"Hazret-i Üstad Emirdağ'da birkaç defa çok şiddetli hastalanmıştı. Bir defasında Pakistan'ın kurtuluş yıldönümüydü. Üstad 'Alâküllihal, biz de burada Pakistanlıların bayramına iştirak edeceğiz' diyerek bizi toplayıp bir ziyafet verdi. Ne kadar çeşitli yemek varsa getirtti. Kendileri de başımızda bulunuyordu. Tabii sofrada neler varsa yiyip bitirmiştik. Yemekten sonra Üstad bizimle, 'Oburlar, beni mahvettiniz' diye şaka yapıyordu.