RİSALEHABER
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin merhum talebelerinden Abdullah Yeğin ağabeyin geniş bir Lügat çalışması vardır. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi mezunu olan Abdullah ağabeyin lügatı yazmasına Bediüzzaman nasıl karşılık verdi?
Bu sorunun cevabını Kâmil Acar ağabey veriyor. Kamil ağabey, lügat konusunu Ömer Özcan'ın Ağabeyler Anlatıyor kitabında şöyle anlatıyor.
LÜGAT YAZMAK RİSALE-İ NUR HİZMETİNE MÂNİ MİDİR?
Isparta’da bulunan Üstada bir ziyaret maksadıyla, Hacı Reşid (Övet) ile beraber Van’dan yola çıkıp, evvela Diyarbakır’a uğradık. Diyarbakır’dan iki su testisi getirmiştik Urfa medresesine. Urfa’da Abdullah Yeğin ağabey kalıyordu. Bana, “Annem hastaymış, mektup geldi, sen Üstada söyle bana müsaade eder mi, bayramda babamı ziyarete? Bir de, ben bir lûgat yazıyorum, Üstada mektupla sordum, Üstad cevap vermedi, acaba lûgat yazmak Risale-i Nur hizmetine mâni midir ondan mı cevap vermedi, bunu da soruver” dedi.
Abdullah ağabey benim getirdiğim testileri, “al bunları Üstad’a götür” dedi. “Üstad ne yapacak testiyi, ben senin için getirdim” dedimse de illâ “Üstad’a götür” dedi. Ben de “tamam, ama Abdullah ağabey gönderdi derim” dedim birini aldım.
Isparta’ya vardığımızda öğrendik ki Üstad Emirdağ’a gitmiş, biz de Emirdağ’a gittik. Hem arefe hem de o gün oranın pazarı, çok kalabalık. Kapıda Mehmed Çalışkan ağabey, “Üstad çok hasta, hem konuşamıyor hem de kimseyi kabul edemiyor” dedi. Biz böyle konuşurken baktım Hüsnü ağabey geldi, biraz konuştuk. Çalışkan ağabey, “Sen Hüsnü’yü Urfa’dan mı tanıyorsun?” dedi. “Evet” dedim. O da gitti Üstada söyledi. Üstad da “gelsinler” demiş. Girdik Üstad kıbleye doğru oturmuş, hakikaten hasta ve konuşamıyor. Elini öptüm, yanına oturdum, Hacı Reşid yanımda oturdu. Zübeyir ağabeye işaret etti, yanına oturttu. Biz Zübeyir ağabeye söylüyoruz, o Üstad’a söylüyor, Üstad söylüyor Zübeyir ağabey bize aktarıyor, anlayamıyoruz Üstad’ın ne söylediğini.
Biraz sonra Hüsnü’ye işaret etti. “Hüsnü” deyince Zübeyir ağabey kalktı gitti, Hüsnü geldi. Biraz da onunla konuştuk... Ben biraz karyolaya doğru, Üstad’a yanaştım, baktım Üstad da bana doğru yanaştı. Dedi, “Ben çok hastaydım, konuşamıyordum, siz geldiniz ben şifa buldum.” Dedim, “Allah ruhumu sana feda etsin biz neyiz ki.”
Üstadla konuşmaya başladık. Dedim, “İki tane testi getirmiştim Abdullah ağabey birini sana gönderdi.” “İkisini niye getirmedin bana lüzumu vardı” dedi. “Onu da Abdullah ağabey zorla gönderdi, onu da getirmeyecektim” dedim. Üstad, “Kaça aldın?” diye sordu. “70 kuruşa aldım” dedim. “Ben sana 75 kuruş vereceğim” dedi ve verdi.
BEDİÜZZAMAN: ÖYLE BİR LÛGAT YAZSINLAR Kİ...
Dedim, “Abdullah ağabey Bir lûgat yazmak istiyor size bir mektup yazmış, siz mektuba cevap yazmamışsınız, acaba lûgat yazmak Risale-i Nur hizmetine mani midir ki cevap vermediniz? Abdullah ağabey Üstad’a soruver dedi.”
Üstad, “Yok, öyle bir lûgat yazsınlar ki ilkokulda okuyan bir talebe ile üniversitede okuyan bir talebenin kelimeleri anlamakta bir farkı kalmasın, Kamus’tan ve Ahter-i Kebir’den de istifade etsinler” dedi. O anda orada Hüsnü Bayram ağabey ve Hacı Reşid de vardı.