RİSALEHABER
"Kur'an Allah dili olabilir mi?" diyen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk'e gelen tepkiler üzerine istifa etti.
Kelam-ı İlahi olan kutsal kitabımız hakkında küçük düşürücü ifadeler kullanan Öztürk, daha önce de benzer sözler sarfetmişti.
Kur'an-ı Kerim'i sıradanlaştıran, insan kelamı olabileceğini söyleyen Öztürk ve benzerlerine en güzel cevaplardan biri Risale-i Nur'da yer alıyor. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin İşarat'ül İ'caz eserinde "Kur’ân Nedir, Tarifi Nasıldır?" sorusuna verdiği eşsiz cevabı bir kez daha hatırlatıyoruz
Kur’ân Nedir, Tarifi Nasıldır?
Kur'ân;
· Şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,
· ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi,
· ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,
· ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşâfı,
· ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikın miftahı,
· ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı,
· ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan ve âlem-i gayb cihetinden gelen iltifâtât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhaniyenin hazinesi,
· ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi,
· ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası,
· ve zat ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kàtıı, tercüman-ı sâtıı,
· ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyetin mâ ve ziyâsı,
· ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi,
· ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi,
· ve insanlara
hem bir kitab-ı şeriat,
hem bir kitab-ı dua,
hem bir kitab-ı hikmet,
hem bir kitab-ı ubudiyet,
hem bir kitab-ı emir ve dâvet,
hem bir kitab-ı zikir,
hem bir kitab-ı fikir,
· hem insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi bir kitâb-ı mukaddes,
· hem bütün evliya ve sıddîkînin ve urefa ve muhakkıkînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitâb-ı semavîdir.
Kur'ân, Arş-ı Âzamdan, İsm-i Âzamdan, her ismin mertebe-i âzamından geldiği için, On İkinci Sözde beyan ve ispat edildiği gibi, Kur'ân, bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allah'ın kelâmıdır.
· Hem bütün mevcudatın İlâhı ünvanıyla Allah'ın fermanıdır.
· Hem bütün semavât ve arzın Hâlıkı namına bir hitaptır.
· Hem rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir.
· Hem saltanat-ı âmme-i Sübhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir.
· Hem rahmet-i vâsia-i muhîta nokta-i nazarında bir defter-i iltifâtât-ı Rahmâniyedir.
· Hem ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır.
· Hem İsm-i Âzamın muhîtinden nüzul ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan ve teftiş eden hikmet-feşan bir kitab-ı mukaddestir.
· Ve şu sırdandır ki, Kelâmullah ünvanı, kemâl-i liyakatle Kur'ân'a verilmiş ve daima da veriliyor.
Kur'ân'dan sonra, sair enbiyanın kütüp ve suhufları derecesi gelir. Sair nihayetsiz kelimât-ı İlâhiyenin ise, bir kısmı dahi, has bir itibarla, cüz'î bir ünvan ile, hususî bir tecellî ile, cüz'î bir isimle ve has bir rububiyetle ve mahsus bir saltanatla ve hususî bir rahmetle zahir olan ilhamat suretinde bir mükâlemedir. Melek ve beşer ve hayvanatın ilhamları, külliyet ve hususiyet itibarıyla çok muhteliftir.
Kur'ân, asırları muhtelif bütün enbiyanın kitaplarını ve meşrepleri muhtelif bütün evliyanın risalelerini ve meslekleri muhtelif bütün asfiyanın eserlerini icmalen tazammun eden ve cihât-ı sittesi parlak ve evham ve şübehatın zulümatından musaffâ; ve nokta-i istinadı, bilyakîn vahy-i semavî ve kelâm-ı ezelî; ve hedefi ve gayesi bilmüşahede saadet-i ebediye; içi bilbedahe hâlis hidayet; üstü bizzarure envar-ı iman; altı biilmelyakîn delil ve burhan; sağı bittecrübe teslim-i kalb ve vicdan; solu biaynelyakîn teshir-i akıl ve iz'an; meyvesi bihakkalyakîn rahmet-i Rahmân ve dâr-ı cinân; makamı ve revacı, bi'l-hadsi's-sadık makbul-ü melek ve ins ve cân bir kitab-ı semavîdir.