Ömer Özcan'ın haberi:
RİSALEHABER-Dün vefat eden Şule Yüksel Şenler'in Risale-i Nur'la tanışması dönüm noktası oluyor. Şule ablanın Bediüzzaman Said Nursi'nin eserleri ile nasıl tanıştığını ağabeyi merhum Üzeyir Şenler, Ağabeyler Anlatıyor kitabında anlatmıştı.
Üzeyir Şenler 1934 Mersin doğumludur. Nüfustaki adı “Özer” iken Bediüzzaman tarafından “Üzeyir” olarak değiştirilmiştir. Şûle Yüksel Şenler’in ağabeyidir. 1938 doğumlu olan kız kardeş Şûle Hanım’ın, 1960’ların son yıllarından itibaren Anadolu’da hanımlara verdiği seri konferanslar, İslamî hizmet kervanında bir milat olmuştur. Şûle Yüksel Hanımefendi bu konferanslarla dönemin genç kızlarını derinden etkilemiş; bilhassa tesettür ve başörtüsünün farziyetini kadınlara fark ettirmiştir.
Şûle Hanım sembol bir isimdir
Zihinlere bir model olarak yerleşen Şûle Yüksel, genç kızlara öncü ve örnek olmuştur. Şûle Hanım sembol bir isimdir. O kadar ki, dönemin malum zihniyetteki basını, başörtüsünü onun ismiyle bütünleştirerek “Şulebaş” demeye başlamıştır. Aynı basın, neredeyse her gün aleyhinde birinci sayfadan haberler vermişlerdir. Elbette ki bu zorlu hizmetin arkasındaki güç ve destek, ağabey Üzeyir Şenler’di. Her şeyden önce–kendi ifadeleriyle–gaflet içinde bulunan Şûle’yi Risale-i Nur ile tanıştırıp, ona iman hakikatlerini okuyup şuurlandıran, bilinçlendiren oydu.
1952 senesinde, İstanbul Gençlik Rehberi Mahkemesi dolayısıyla Risale-i Nur’u tanıyan Üzeyir Şenler, Ahmet Feyzi Kul Ağabeyin bir dersi ile 12’den vurulur ve yeniden hayat bulup ayağa kalkar. Daha çocuk sayılacak bir yaşta koşarak o şefkatli Sultanın sakin ve huzurlu adasına sığınır ve geri dönüş gemileri yakar…
1959 senesinin son günlerinde, Bediüzzaman Hazretleri’nin İstanbul’a bir ziyareti olmuştur. Bu sırada yaşanan bazı hâdiseler sebebiyle Üzeyir Şenler’in adı, o tarihteki bütün gazetelerde geçer. Sonradan, internet sitelerinde ve bazı yayınlarda yeniden çıkan bu haberlerin, hatalı yazıldığını üzülerek gören Üzeyir Şenler, bize, yaşadıklarını doğru şekliyle anlatmıştır. Daha doğrusu, bu konularda ilk defa konuştu.
Üzeyir Ağabey hatıralarını ilk defa bize anlatmıştır. “Daha önce hiç kimseye vermedim, anlatmadım, sadece dolayısıyla bazı kitaplarda adım geçmiş. Bunları da tashih ederek ilk defa sana konuşuyorum Ömer Kardeş” dedi bize. Kendisine bu itimadından dolayı çok teşekkür ediyorum.
Bursa’daki evinde bizi kabul edip uzun bir zaman ayıran merhum Üzeyir Ağabey, son olarak şunları söyledi:
“Ben şimdi, büyük sahabi Ebu Zer Hazretleri gibi, yarı münzevi bir hayat yaşıyorum. Bütün âlem-i İslam’a ve Nur cemaatine devamlı duacıyım. Elimden şimdi bu geliyor. Şimdi emekliyim ve Bursa’da yaşıyorum.” (Üzeyir Şenler ağabeyimiz, 24 Nisan 2014 tarihinde Bursa’da vefat etmiştir. Rahmet dualarımız Üzeyir ağabeyle…)
Hatıraları metin haline getirildikten sonra kendisine tashih ettirdim.
ÜZEYİR ŞENLER KIZ KARDEŞİ ŞÛLE YÜKSEL ŞENLER’İ ANLATIYOR
Kız kardeşim Şûle 1938 doğumludur. Benden 4 yaş küçüktür. O zaman annem, babam ve Şûle’de İslamî bir kimlik, yani dinî bir şuur yoktu tabii. Yaşantıları, kıyafetleri İslamî değildi. Biz vesile olduk. Şûle bunları televizyonlarda kendisi anlatıyor zaten.
Şûle’nin kapanmasına Almanya’dan gelen bir başörtü ilk adım oldu. Üç tane başörtü gelmişti Almanya’dan. Anneme ve iki bacıma hediye ettim onları. Onların da hoşuna gitti bu. Acaba yarım mı örtsek falan derken, tam örtündüler, elhamdülillah. Öyle başladı tesettür... Şûle o başörtü şeklini kendisi tasarlamıştır. Kendisinde stilistlik, modelistlik bilgileri vardı zaten.
Şûle’ye Risale-i Nur’dan verdim. Derslere gitmesi için zemin hazırlayıp yönlendirdik. Sonra başörtüsü vs. hanım dersleriyle o zaman Mehmet Emin Birinci ilgileniyordu. Şûle’nin Konferansları ise 1969’larda başladı.
Annene babana karşı yumuşak davran onlar bilmiyorlar
Ben tavizsiz, sert bir insandım. En ufak hatayı kabul etmiyor ve tepki gösteriyordum. Üstad’ımız Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine gittiğimde bana: “Kardeşim sen evde annene babana karşı yumuşak davran. Onlar bilmiyorlar. Gönüllerini almaya bak ve sık sık ziyaretlerine git” derdi.
Doğrusu ben çok sık gidemedim evime. Seyrek gidebiliyordum. Üstad Hazretleri annem babamın bana karşı olduğunu biliyordu. “Biçare, bilmiyor” derdi babam için. Ama sonradan ikisi de beş vakit namaza başladılar. Ama ne yazık ki Üstad Hazretleri görmedi o günleri.
Üstad Hazretleri babamın muhalif olduğunu biliyordu; ama “Ziya’nın babası gibi değil” derdi. Ziya’nın babası çok muhalifti. Bu şekilde on sene devam etti.
Bediüzzaman Said Nursi: Türkiye'nin uyanışına vesile olacak kadın
Ailemdeki bu değişiklik Üstad’ın vefatından çok sonra oldu. Üstad’ımızın yanında Şûle’nin adı, bahsi hiç geçmedi. Yani ben duymadım. Yalnız Şûle, Zübeyir Ağabey’le görüşmüş. Zübeyir Ağabey ona: “Hemşire Hanım, Üstad Hazretleri vefatından önce, seninle ilgili, ‘Türkiye’nin uyanışına vesile olacak bir hanım İstanbul’dan çıkacak’ şeklinde söylemişti” diyor.
Şûle Yüksel Şenler’in bu konuyla ilgili açıklaması şöyledir:
“Allah rahmet etsin, Zübeyir Ağabey çok mübarek bir insandı. Kendisini hep duyardım. Hatta yolda giderken de birkaç kez görmüştüm. Ama hiç görüşmemiştim.
“Bir gün annemle beraber, kaldığı 46 Numaranın üst katındaki Abdurrahman Ağabeylerin evine misafirliğe gitmiştik. O, orta katta kalıyordu. Bizim olduğumuzu nereden öğrenmiş, bilmiyorum. Odasının kapısına çıktı ve “Hemşire Hanım, size bir şey söylemek istiyorum; çünkü bu, benimle gitmemeli” dedi ve şöyle devam etti: ‘Üstad Hazretleri vefatından önce, ‘Türkiye’nin uyanışına vesile olacak bir hanım, İstanbul’dan çıkacak’ demişti. Allah bunu size nasip etti. Bunu bilin” dedi. Ben çok mahcup oldum. ‘Estağfirullah ağabey, bize dua edin’ dedim.” (Nur’un Büyük Kumandanı Zübeyir Gündüzalp, Nesil Yayınları, s. 258.)
Allah bu imkânı her zaman vermez
Peder ve validem de sonradan Şûle’nin konferanslarına gidiyorlardı. Ben o zaman bir fabrikanın ortağı idim. Şûle bana dedi ki: “Ağabey! Sen bu işi bırak, babama devret. Gel, bu fırsat kaçmaz. Allah bu imkânı her zaman vermez. Gel, beraber bu konferanslara gidelim. Bu hizmet imkânını değerlendirelim” dedi. Ben de makul karşıladım ve işleri babama devredip konferanslara katılmaya başladım. İlk konferanslarda yoktum ben. Şûle’nin birçok mahkemeleri oldu. Dokuz aydan fazla Bursa’da hapis yattı. Üstad’a ve Risale-i Nur’a bağlılığı aynen devam ediyor.
Üzeyir Şenler ve Şûle Yüksel Şenler bir konferans sonrasında İzmir Ülkü Sineması’ndan çıkarken (18.05.1969)