Said Nursi'nin 1 saatinin değeri ne kadardı?

Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer'in Risale Akademi'de yayınlanan 'Namaz zamanın ve ömrün farkında olmaktır' başlıklı yazısı...

Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer'in yazısı

Bediüzzaman namaz ile ilgili bahislerinde zaman üzerinde yoğunlaşır. Namaz ile zaman atbaşı giderler. Bediüzzaman yirmi dört saati yirmi dört altına benzetir. Bu her saatin taban olarak bir altına karşılık geldiğini ifade eder. Demek ömrün her saati bir altın değerinde bir zenginliktir. İnsanlar hayatlarının her saatini ya bir altın, ya bir gümüş, ya bir bakır veya boş bir değer olarak ifade ederler. Ama büyük insanların, peygamberlerin, alimlerin, kaşiflerin bir saati bazen yüz altın, bazen on bin altın değerindedir. Peygamberimizin bir saati nasıl bir değerdi, nasıl ifade edebiliriz ki?

Bediüzzaman’ın bir saati nasıl bir değerdi kim onu tartabilir? Nasıl hayatın büyüklüğünü anlamışlar. Edison, bir saat uyumasını asistanına söyler o ise onu iki saat sonra kaldırır, ona; “Neden bir saatimi çaldın” der. Ömrünü değerlendiren herkes ömrünün kıymetini bilir, onu dedikodu ile geçiren bir altını her gün çöpe atar, git onun altınlarını çöpten topla. Bediüzzaman namazı anlatırken yan maksat olarak zaman bilinci ve hayatın değerini anlatır.

Yine zaman üzerindeki vurgulara bakalım: “Bir tek saat beş vakit namaza abdestle kafi gelir.” Demek o asgari bir altın olan zaman namaza sarfedilirse yirmi dörtte biri namaz için yeterlidir. Kıyasdaki düzensizlik Allah’ın müsamahasını ve sevgisini, bizim zayıflığımızı, bizden çok şey istemediğini ifade eder. Yirmi dört saati veren, yirmi dörtten birinin kendisine verilmesine ses çıkarmaz. Ya onu da vermezse, yirmi dört saati verene bir saati vermemek ne kadak nankörlük, ne kadar umursamazlık, ne kadar kalın kafalılık, ne kadar farkında olmamak, ne kadar Allah’ın nimetlerinin karşılığında umarsızlık, ne kadar, ne kadar… ta cehenneme kadar.

Bediüzzaman Allah’ın toleransını, müsamahasını bir acaba ile açar: “Acaba yirmi üç saatini şu kısacık hayatı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarfetmeyen ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder.” Demek namazsızlık ne kadar zarar, ne kadar nefse zulüm, ne kadar akla aykırıdır. Zararı dünyada görür, ahirette âlâsını görür. Nefsine zulmeder, onun görevini yapmaz, cehenneme hazırlar. Nefis ona “neden görevini yapmayıp bana zulmettin” demesine neden olur. Günlük ömrün yirmi dörtte birini, ömrü verene vermemek nasıl bir akıl taşımaktır? Namaz kılmayan akılsız demektir, namaz kılmayan zahiren aklı başında olan, hakikatte deli kişidir, böyle basit bir kıyası anlamaz. Baba oğluna yirmi dört altın verse birini ondan istese, o evlat vermezse o nasıl evlattır? Kul kendisine sunulan kainatı, zamanı, varlığını nazara almayıp onların sahibine ömrünün yirmi dörtte birini vermezse nasıl akıllı geçinebilir?

Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ

Bediüzzaman Haberleri