Bedüzzaman Risale-i Nur daki şefkat, vicdan, hakikat bizi siyasetten men etmiş derken halife olarak yaratılan insanın hissiyatın tesirine girerek adil davranmama gibi bir zaafiyete sahip olduğunun altını çizmiştir. Eski Said döneminde siyasetle içli dışlı olması, siyaset ahlakını yakinen tanımış olması, çok dindar insanların bile yönetim ve idarede Kuranın emrettiği adalet-i mahzayı uygulayamadıklarını görmüş olması nedeniyle kendisi haklı bir şekilde günün siyaset anlayışına çekincesini koymuş ve şu önemli tespiti yaparak akl-ı selim insanlara haklı bir uyarıda bulunmuştur.
Çünkü masumlar belaya düşerler. Onlara zulmetmiş oluruz. Çünkü şimdi; gaddar medeniyetten neşet eden hodgamlık ve asabiyet-i unsuriye, umumi harpten gelen istibdat-ı askeriye ve dalaletten çıkan merhametsizlik cihetinden öyle bir eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdadat meydan almış ki, ehl-i hak, hakkını kuvvet-i maddiye ile müdafaa etse ya eşedd-i zulüm ile tarafgirlik bahanesi ile çok biçareleri yakacak. O durumda o da çok zalim olacak ve mağlup kalacaktır. Çünkü mezkur hissiyatla hareket ve taaruz eden insanlar, bir iki adamın hatasıyla yirmi- otuz adamı, adi bahanelerle vurur, perişan eder. Eğer ehli hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukabil yalnız biri kazanır. Mağlup vaziyetin de kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesiyle, o ehl-i hak dahi bir ikinin hatasıyla yirmi otuz biçareleri ezseler, o vakit hak namına dehşetli bir haksızlık ederler sözleriyle bu noktaya izahat getirmiş olduğu gibi Kuran-î bakış açısıyla da hak mücadelesinin metod ve yöntemini belirtmiştir.
O, yıllar önce zikretmiş olduğu bu sözlerle müstebit ve zalimlerin kaide-i hareketlerini tespit etmiş ve bu kaidelerin çirkin yansımalarını dün görenler olduğu gibi bu gün de ne yazık ki yeryüzünün birçok noktasındaki manzaralardan görmek mümkündür. Küreselleşen dünyada, erdemli bir toplum oluşturma noktasındaki gayretler tüm engellemelere rağmen devam ediyor olması insanlık adına büyük bir kazanımdır. Farklı dil, ırk ve dinlere mensup insanların insan ortak paydasında buluşarak adil ve erdemli bir toplum oluşturmak için kurdukları mekanizmalar ve irat ettiği beyannameler insan hakları adına büyük bir değerdir.
Bediüzzaman, meşru hakkımızı savunurken bile çok dikkatli ve adil bir şekilde davranılması gerektiğini aksi taktirde haklı iken haksız pozisyona düşebileceği uyarısında bulunmuştur. Onun Ata et, aslana ot verilmez sözünden insan hakları mücadelesinde metodun çok sağlıklı seçilmesi gerektiği çıkarımı yapılabilmek mümkündür. İnsan hakları mücadelesinde şiddete asla yer olmadığı gibi ötekileştirme kavramı da bu harekette kabul gören bir kavram değildir. Diyalog, tanışmak, yüzleşmek, empati, dayanışma bizleri erdemli bir topluma götürecek insan hakları mücadelesinin sabitelerinden bir kaçıdır. Bu sabitelerin topluma yerleşmesinde Bediüzzaman Said Nursinin küçümsenmeyecek bir katkısı olduğu düşüncesindeyim.