Soru: Münazarat'ta, "Biz Türkler ve Kürtler..." diye başlayan paragrafta anlatılmak istenen konuyu açar mısınız?
Cevap: "Biz Türkler ve Kürtler, bizde kalbimizin dolusu, belki cesedimiz mâlâmâl (dopdolu), belki inbisat edip (genişleyip) şu derelerde dağ olarak tahaccür etmiş (katılaşarak taş haline gelme, gözle görünür hale gelme) kalemiz olan bir şecaat (cesaret) vardır. Ve başımızın dolusu zekâvetimiz var. Ve sinemizi mâlâmâl edecek gayret vardır. Ve bedenimizi ve âzâlarımızı dolduracak itaat vardır. Ve dereleri hayatlandıracak ve dağları müzeyyen (süslü) edecek efradımız var. Neden böyle sefil (sefalet içinde) ve müflis (iflas etmiş) ve zelil kaldık ki, hem yol üstünde de kaldık. Terakkiye (ilerleme) binenler bizi çiğneyip istikbale doğru koşup gidiyorlar. Komşumuz olan milletler bizden az iken, kuvvetleri bizden çok kısa iken, üzerimize tetavül (uzanma, ele geçirme) ediyorlar?" (Münazarat)
Bu paragrafta Türkler ve Kürtlerde şecaat, zekavet, gayret, itaat, insan kaynağı açısından çok zengin ve kuvvetli iken, neden diğer milletlerin gerisinde kaldığı soruluyor. Diğer milletler, bu sayılanlar bakımından bizden geri iken, maddi terakki açısından bizden çok ilerideler. Bunun sebebi nedir diye soruluyor.
"İşte o tedennînin (geri kalma) mühim bir sebebi: Bazı rüesâ (idareciler) ile haksız olarak millete fedakârlık iddia eden sahtekâr hamiyet-furuşlar (gayret taskayan) veya velâyeti (velilik) dâvâ eden ehliyetsiz bazı müteşeyyihlerdir (şeyhlik taslayanlar). Fakat, sünnet-i seniyeye (Peygamber Efendimizin sünneti) muhalif olan bu sünnet-i seyyie, yine istibdadın (baskı, diktatörlük) seyyiatındandır (günahlarından)." (Münazarat)
Bizi geri bırakan en önemli sebeplerden birisi; yukarıda sayılmış olan meziyet ve kaynakları iyi yönetemeyen bazı idareciler, milliyetçilik taslayan hamiyet-furuşlar ve velayet davasında bulunan ham ve liyakatsiz şeyhler ve baskıcı rejim anlayışıdır.
Sorularla Risale