Ömer Özcan’ın haberi:
Alamescidköyü İmamı İbrahim Edhem Talas’ı rahmetle anıyoruz.
Emirdağ Lâhikasında “Sandıklı Alamescid Köyü Hocası İbrahim Edhem” şeklinde dört yerde ismi geçen -hakkında pek araştırma yapılmadığını zannettiğim- bu Nur Hâdimini, konuştuğum birçok nur talebesi gibi ben de çok merak ediyordum. Bazen kimdir, ne gibi hizmetleri olmuştu diye sorular da geliyordu…
Nihayet karar verip, Sandıklı bölgesinde araştırmalara başlayınca, gözlerimizi kamaştıran efsanevi bir şahsiyet çıktı karşımıza... Her şeyden önce, bu kahraman Hoca Efendi ‘himmetiyle tek başına bir millet’ tarifini anlamamı kolaylaştırdı benim... Bir bölge halkını tek başıyla ayağa kaldıran bu efsane Hoca ile ilgili hatıralar okununca bunun mübalağa olmadığı anlaşılacaktır. Bundan kesin olarak eminim...
1948’de Afyon Hapishanesinde Hz. Bediüzzaman’la beraber hapis de yatan Hoca Efendinin Nur Postacılığı dâhil, yazı, neşir, irşad ve tebliğ konusunda ders vermediği Sandıklı köylüsü yok gibi… Burada, şu gözlemimi önceden hassaten belirtmek istiyorum; bir insan bir bölgede ancak bu kadar sevilebilir…
Hatıralara geçmeden evvel, araştırmalarımız sırasında gördüğümüz Allah’ın inayetlerini ve Merhum İbrahim Edhem Hoca Efendinin himmetini anlatmadan geçemeyeceğim. Şöyle:
İbrahim Edhem Hoca Efendi için ilk adımı atınca ümitsizliğe düştüm. Çevremde onu tanıyan yoktu, çoluk çocuğu varsa –ki yokmuş- onları da bilen yoktu. Bize kimse tavassut edemiyordu, çaresiz halde kaldım... Yine de şansımı denemek için bir adım attım. Önce Sandıklı ile telefon irtibatı kurdum, onlarca kişiyle konuştum. Evladları, varisleri veya onu yakından tanıyan birileri var mı, bir fotoğrafını bulabilir miyim diye arama-tarama yaptım. Fakat nafile… Sadece birkaç kişi, “Onun çoluk çocuğu yoktu, hep bekâr yaşadı, öylece vefat etti” şeklinde kısa cevaplar verdi. Meğer köylere müracaat etmek gerekiyormuş. Tek tercih kalmıştı; yola çıkmak…
26 Temmuz 2010 tarihinde kıymetli dostlarım Sedat Şahin ve Raşid Eroğlu ile beraber önce Afyon Dersane-i Nûriyesinde kalan Hizmet Ehli Said Sulak kardeşimize misafir olduk. Önce derdimizi Said Sulak’a anlatınca “Onun Tarihçe-i Hayat’ta fotoğrafı var” demesin mi. O sırada yanımızda Said Sulak’ın başka bir misafiri daha vardı… Isparta’da ikamet eden Sandıklılı Veli Yaşar… O gün o da Afyon’a gelmiş… Bize “Sandıklı’da İbrahim Edhem Hoca Efendiyi iyi tanıyan onun bir talebesi var, şimdi derslere fazla gidip gelmese de cenazesini o yıkamış, namazını o kıldırmış, ben sizi ona götürürüm” demez mi? Işığı görmüştük…
Sevinç ve heyecanla hemen yola çıktık. Gece yarsı Sandıklı Dersane-i Nûriye’sine vardık. Sabahleyin Veli Yaşar bizi, bahsettiği Hasan Hüseyin Erol Hoca Efendinin evine götürdü. Hoca Efendi hakikaten çok kâmil bir şahsiyet… Biraz konuşunca aradığımızı bulmanın heyecanı ile hemen kameramızı açtık. Hasan Hüseyin Hoca Efendi, hocası İbrahim Edhem merhumu çok iyi tanıyordu. Yanında yetişmişti… Onu bize saatlerce anlattı. Bir de elimize daha önce hazırlamış olduğu yazılı bir metin verdi.
Sonra Hasan Hüseyin Hocafendi ve Veli Yaşar ağabeyi de alarak hep beraber İbrahim Edhem Hocanın Alamescid Köyüne gittik. Öğle namazına yakındı, köylüler Alamescid Camiinin önünde toplanmışlar, ezanı bekliyorlardı. Bizi olağanüstü bir alakayla karşıladılar. Hemen hepsi İbrahim Edhem Hocanın talebesiydi… Hepsi de Risale-i Nur’a, Hz. Üstad’a hayrandılar. Bazılarıyla kısa röportajlar yaptık. Köylülerin tamamının merhum hocalarına karşı meftuniyet derecesinde muhabbetleri vardı. Adı geçince otuma şekillerini bile düzeltiyorlar, hatta bazıları ‘İbrahim Edhem Hazretleri’ diye anıyordu O’nu. Biz ise hayretler içindeydik… Böyle güzel bir manzara beklemiyorduk doğrusu…
Alamescid köylüleriyle konuşurken bir taraftan da İbrahim Edhem’in bir fotoğrafı var mı diye, yana yakıla soruyordum konuştuklarıma… Ama nafile, hiçbir köylüde İbrahim Edhem’in fotoğrafı yok… O sırada iyi giyimli orta yaşlı birisi geldi, öğretmenmiş… “Bende var” demez mi. Hemen elinde taşıdığı lap-top bilgisayarını açtı ve 1965 yılında aynı köyde bir düğünde çekilmiş fotoğrafı bizim makinemize aktarıverdi. Bütün köylüler ve Hasan Hüseyin hoca fotoğrafı teyid ettiler. Hatta damadı çağırdılar, o da kendi düğününde çekilen bu fotoğrafın hikâyesini kısaca anlattı bize.
Sonra yine aynı ekiple İbrahim Edhem Hoca Efendinin imamlık yaptığı ve kabrinin bulunduğu Sandıklı’nın Menteş Köyüne doğru yola çıktık. Tam köye girdik, baktık düğün var, yol kapalı. Biz, ne yapalım derken köylüler ‘gelin buraya’ diye işaret ettiler. Vardık, sünnet düğüymüş, ama İslamî hassasiyetle… Hemen bize bir masa kurdular. Düğün çorbası, sütdana kavurma derken karnımızı iyice doyurduk. Aslında öyle acıkmıştık ki… Artık o ikramın tadını hayatım boyunca unutamam… Yemekten sonra bir motosikletli arabamızın önüne düştü bizi doğru İbrahim Ethem Hocanın kabrine götürdü.
Bu arada Hasan Hüseyin hocamız “benim hocam keramet ve ikram sahibidir bak bizi misafir kabül etti, ikramlarda bulunuyor, yolları gösteriyor” dedi. Neyse hocamız, hocasının kabri başında bir Yâsin-i Şerif okudu, dualar ettik. Mezar taşında doğum ve vefat yılı olarak(1313-1971) yazıyor… Daha sonra aynı kabristanda bulunan Selçuklu döneminden kalma Menteş Baba’nın türbesine de uğradık.
Sonra köye döndük. Menteş Köyünün iki tane kahvesi vardı. Köylüler bizi paylaşamadı, biz birisinde oturduk, diğer kahvedekiler de geldiler yanımıza. Alamescid Köylüleri gibi Menteş Köylüleri de merhum hocalarına çok bağlılar, onu hasretle andılar. Biz bazılarıyla röportaj yaptık, hocalarını sorduk... Zaten hepsi onun tedrisinden geçmiş… Çevre köylerin tamamının böyle olduğunu hatırlattı bize Hasan Hüseyin Hocaefendi. Çünkü İbrahim Edhem Hocaefendi sırayla o köylerde de imamlık yapmış.
İbrahim Edhem hocafendinin çok önemli bir hususiyeti de; imamlık yaptığı köylerde sadece mânevî hizmetler vermeyip, maddî hizmetler de vermiş olmasıdır. Köylüler ittifakla şunları söylediler: “Gittiği köylerde Kur’an ve Risale-i Nur hizmetlerinin yanında, ilk defa yol kaldırımını, çiçekçiliği, park yapmayı öğretiyordu köylülere. Camileri yağlı boya ile boyuyor, çevreyi yeşillendirip, ağaçlandırıp düzenliyordu. İnsanları boş durdurmaz devamlı hareketli tutardı. Hediye almaz, ikramlarda bulunurdu. Çok cesur, çok kahraman, korkusuz, fedakâr, çilekeş bir insandı… ”
Alamescid köylüleri şöyle bir örnek verdiler: “Meselâ Alamescid Köyü, ovada kurulmuş bir köydür. Onun için kışın yağmur ve kar yağınca her taraf çamur deryası olurdu. Hocafendi bu köye imam olduktan sonra, büyük bir gayret ve çalışmanın neticesinde o köyü çamurdan kurtardı. Bütün bu hizmetlerine karşı, hiçbir karşılık beklemezdi.”
İbrahim Edhem Hoca Efendinin himmetiyle bu üst üste gördüğümüz inayetlerden sonra tekrar Sandıklı’ya döndük. Ertesi gün Sandıklı bölgesinde Hz. Üstad’ı görenlerden tek mümessil kalan 96 yaşındaki Âdil Çelik ağabeyi evinde ziyaret ettik. Hz. Üstad’la ilgili hatıralarını aldık.
Bizimle ilgilenen Veli Yaşar ve Hasan Hüseyin ağabeylere çok teşekkür ediyorum.
Allah kısmet ederse “Ağabeyler Anlatıyor-5” kitabımda İbrahim Edhem Talas ve Âdil Çelik ağabeylerin Hz. Üstad’la ilgili mesajlarla dolu çok kıymetli hatıralarının tamamı bütün ayrıntılarıyla beraber yayınlanacaktır.
Ruhuna binler Fatiha…