Risale Haber-Haber Merkezi
Bir Cumhuriyet Bayramı esnasında Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri Afyon hapishanesinde tutuluyorlardı. Her zamanki gibi gizli cemiyetler kurmak gibi uyduruk bir suçlamayla yargılanıyorlardı.
Bediüzzaman, çok kötü şartlara sahip hapishanenin camları kırık büyük bir koğuşun dondurucu soğuğunda adeta ölüme terk edilmişti. Bunlar yetmiyormuş gibi her fırsatta çeşitli tahrik yolları deneniyordu.
Günlerden 29 Ekim’di. Afyon Hapishanesi Müdürü Mehmet Kayıhan, Said Nursî'nin koğuşuna Türk bayrağı asar. Amacı bellidir: Onu ve talebelerini tahrik etmek.
Her zaman olduğu gibi Bediüzzaman ve talebelerini tanımayan, anlamayan veya anlamak istemeyen yöneticiler bayrak hadisesi ile suçlanacak müşahhas delil peşindeydi. Halbuki, Bediüzzaman’ın hayatı o bayrağın temsil ettiği mana uğruna yapılmış fedakarlıklarla doluydu.
Birinci dünya savaşında Ruslara karşı gönüllü alay kumandanı olarak çarpışmış ve yaralanıp esir düşmüştü. İstanbul’u işgal eden İngilizlere karşı ise kimsenin cesaret edemediği çıkışlarla halkı uyandırmıştı.
“Müdür Bey size teşekkür ederim ki;
Kurtuluş Bayramının bayrağını benim koğuşuma taktırdınız. Hareket-i Milliyede İstanbul'da İngiliz ve Yunan aleyhindeki Hutuvat-ı Sitte eserimi tab ve neşrile belki bir fırka kadar hizmet ettiğimi Ankara bildi ki Mustafa Kemal şifre ile iki defa Ankara'ya taltif için istedi. Hatta demişti: Bu Kahraman Hoca bize lazımdır .
Demek benim bu bayramda bu bayrağı takmak hakkımdır.
Said Nursi"